Tarih, boşlukları değersiz göstermelerle doldurmakta sakınca görmeyen anlatıların modeli durumundadır, ve edebi gerçekçiliğin de "nesnel" tarihin saltanatını paylaşması mantıklıdır. Bütün bunlar "gerçek"in kendi kendine yettiğini; her türlü "işlev" fikrinden vazgeçecek kadar büyük bir güce sahip olduğunu, bir yapıyla bütünleştirilerek ortaya konmaya ihtiyaç duymadığını ve eşyanın orada-bulunmuş-olmak'lığının söz açısından yeterli sayılacağını çıkca göstermektedir.
Roland Barthes