Rubailer

Ömer Hayyam
Nedir; dedim bu yaşamak? Bir düş, dedi; birkaç görüntü.
Nedir; dedim bu yaşamak? Bir düş, dedi; birkaç görüntü.
Reklam
Benim bu deli gönlüm, dedim; Ne zaman akıllanacak? Biraz daha kulağı burkulunca, dedi.
Ab-ı hayat...
Hala kokular, renkler ardında mısın? Çirkinle güzel seçmek kaydında mısın? Zemzem suyu içtin, ya ab-ı hayat, Bir gün öleceksin yar, farkında mısın?
Sen içmiyorsan, içenleri kınama bari. Şarap içmem diye övünüyorsun ama, Yediğin haltlar yanında şarap nedir ki?
Sevgiyle...
Tanrım, sana ben anlatayım, dinle; Sırrınla ilişkin iki üç kelime: Sevgiyle yarattın kara topraktan; Girdik, gene sevginle yerin dibine.
Reklam
Aslı nedir?
“Dünya denilen köhne evin aslı nedir? Gündüz sonu, hep böyle karanlık gecedir.”
Mümkün mü...
Seni isbata a Tanrım, benim aklım mı yete? Yapılan şey, el açıp göklere, yardım dileme. Kavramak, hiç, seni mümkün mü yetersiz us’la? Kimse bilmez o büyük zatını, senden özge.
Sen sona bak...
Yaşadın say, dileğince; sen sona bak. Sürsün ömrün bitimince sen sona bak, Daha yüzyıl demir at, ne faydası var? Bitecektir ha deyince; sen sona bak.
Benim halimden haber sorarsan, Bir çift sözüm var sana, yürekten: Sevginle gireceğim toprağa, Sevginle çıkacağım topraktan.
Reklam
Bir geldi mi derin ölüm uykusu, Biter bu dünyanın dedikodusu.
Bu kubbe altında bin bir belayı gör; Dostlar gideli boşalan dünyayı gör; Tek soluk yitirme kendini bilmeden; Bırak yarını, dünü, yaşadığın anı gör.
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler...
Güçlü olduğuna inandırdın beni; Bol bol da verdin bana vereceklerini. Yüz yıl günah işleyip bilmek isterim: Günahlar mı sonsuz, senin rahmetin mi?
Gözüm, kör değilsen, bunca mezarı gör;   Dünyayı saran yalan dolanları gör;   Krallar, padişahlar çürüyüp gitmiş:   Ela gözlerine kurt dolanları gör! 
Resim