Ruhu unutup bedene odaklanan, güzelliği cildin kırışıksızlığında arardı meselâ. Ruha odaklanan bir nazar ise, haddini ve Rabbini bilerek yaşayan bir ihtiyarın kırışık yüz hatlarında bulurdu güzelliği.
İnsanlar, filmleri ve dizileri taklid ederek yaşıyorlardı artık. O yüzden kendi içten tebessümlerini yitirmiş, filmdeki oyuncuların ‘rol icabı’ zoraki gülümsemelerini yüzlerine yapıştırır hale gelmişlerdi.