Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ruhu'l-Beyan Tefsiri 10.cilt

İsmail Hakkı Bursevi

Ruhu'l-Beyan Tefsiri 10.cilt Sözleri ve Alıntıları

Ruhu'l-Beyan Tefsiri 10.cilt sözleri ve alıntılarını, Ruhu'l-Beyan Tefsiri 10.cilt kitap alıntılarını, Ruhu'l-Beyan Tefsiri 10.cilt en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zilzal süresi 7/ 8.ayet
"Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlemişse onu görecek,Kim de zerre ağırlığınca bir şer işlemişse onu görecektir." Bilginlerden birisi bu âyetin, bir hurma, bir üzüm tanesi ve bir ekmek kırıntısı gibi az bile olsa hayır işlemeye teşvik için nazil olduğunu söylemiştir. Şüphesiz o, halis bir niyette olduğu zaman çoğalır. Âyet ayrıca terazide zerre kadar bir hıyanet, bir bakış, bir adım, küçük bir yalan bile olsa günahtan sakındırmaktadır. Şüphesiz o günahın. Yüce Allah'a karşı bir cüret olduğu için büyüyüp çoğalması beklenir. İslâmın ilk günlerinde insanlar, Allah'ın küçük günahlardan dolayı kendilerini müâhaze etmeyeceğini zannederlerdi. Bazıları küçük bir şeyi sadaka olarak vermekten utanır, ondan dolayı bir ecrin olmadığını zannederlerdi. Bu âyet inince hakikati öğrendiler.
Sayfa 143
Bir isi yaparken mutlak bir kasdla degil, iyi oldugu; ya da onunla emrolundugu için, emredeni kalbinde düsünerek yapan kimse "Adam" sayılır.
Reklam
Molla Câmî şöyle der: Can dudağa geldi nefes almaya kâdir değilim Çünkü korkarım ki aşk sırrı âşikâr olur
Bilip öğrendikleri gerçekler karşılarına dikilince, onu inkâr ettiler. Bakara 89
Mağribî şöyle der: Gerçi onun yanağı için ayna tutarsın Fakat ne fayda ki dâimâ aynayı paslı tutarsın Gel tevhîd cilâsıyla aynadan uzak tut Şirk tozunu ki; pâk eylesin aynayı kirden pastan
Sahih bir senedle rivâyet edildiğine göre Âmir Şa‘bî şöyle demiştir: İsrafil, üç yıl müddetle Muhammed (s.a.) için görevlendirildi. Ona bir kaç parça vahiy getirirdi. Sonra Cebrâil (a.s.) ona Kur’an’ı getirdi. İsrafil (a.s.)’ın Peygamberimiz için görevlendirilmesinin hikmeti, onun kıyâmetin kopmasına ve mahlûkâtın yok olmasına sebeb olacak olan sûr ile görevli olmasıdır. Peygamberimiz (s.a.)’in nübüvveti de kıyâmetin yaklaştığının ve vahyin sona ereceğinin habercisidir.
Reklam
Yapılan araştırmalar, ağaç dikme etkinliklerine katılan çocukların, uzun bir süre diktikleri o ağacı düşündükleri ve çevrelerindeki diğer ağaçlara daha nazik davrandıklarını ortaya koymuştur.Nitekim kardeşine vurma eğilimi gösteren çocuğa, taze bir ağaca bir tekme atarak, onu yere serip seremeye- ceğini sormak gerekir. Tabiatla bağı olan çocuk, bu soruya cevap verirken hassaslaşacak ve böyle bir şeyin olmasını istemeyecektir. Tabiata ilgiyle yaklaşmayı öğrendikçe his- leri derinleşecek, ağabey veya kardeşine karşı da bu tür duygular beslemeye başlayacaktır.
Kişiye derler ki:
“Biz sana iki temiz göz teslim ettik, sen temiz olmayan nazarlarla onu kirlettin, hattâ ondaki mukaddes eserler kayboldu ve kirlendi. Şimdi bizim mukaddes cemâlimizi bu kirlenmiş nazarınla görmek istersin. Heyhât! Biz tertemiziz ve ancak temizlere temiz olanlar lâyıktır.
Sayfa 323 - Beled suresi 9. Ayeti kerime tefsir dip notu
Muhammed b. Fadl der ki: Dilin zikri, günahlara keffâret ve derece kazanma sebebidir. Kalbin zikri mertebe ve Allah’a yakınlıktır. Tefekkür kalbin hâlidir. Kalb, bedenin âmiri ve Hakk’ın esiridir. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Şeytanlar âdemoğullarının kalblerini sarmış olmasaydı, göklerin melekûtunu seyrederlerdi.”
Fakir (Bursevî) der ki: Zâhirde fazla secde etmek, Allah’a teveccühün devamlı olmasına sebep olur. Matlûb olan da budur. Bu, sülûkün başlangıcı îtibârıyladır. Sonu îtibârıyla ise devamlı ilâhî huzûrda bulunma makamına erişen kimse, kendinde hâlini zâhire uydurma isteği bulur. Bir şükür ifâdesi olarak gecenin bir kısım sâatleri ile gündüzün çeşitli vakitlerinde hiç durmadan, bıkıp usanmaksızın secde eder. Namazdan ayrıldıktan sonra alamadığı zevkleri namazda bulur.
Reklam
Zira aşk, Hakk’ın cezbesidir. Hz. Peygamber (s.a.) buyurur ki: “Hakk’ın cezbelerinden bir cezbe, insan ve cinlerin ameline denktir.”
Şiblî (k.s.): “Allah’ı tanıyanda, ebediyyen gam keder olmaz.” demiştir.
O denizleri geçmek için gemiler var etti. Bâtında da insan nefsinde meşguliyet, gam, hırs, gaflet ve tefrîka (ayrılık, dağınıklık) deryâları zâhir eylemiştir. Onları geçmek için de gemiler tâyin edip göstermiştir. Kim tevekkül gemisine binerse meşguliyet deryâsından boşluk sâhiline ulaşır. Kim rızâ gemisine gelirse gam denizinden sevinç sâhiline ulaşır. Kim kanâat gemisine binerse hırs denizinden zühd sâhiline varır. Kim zikir gemisine oturursa gaflet deryâsından uyanıklık sâhiline ulaşır. Kim tevhîd gemisine gelirse tefrîka denizinden cem‘iyyet sâhiline ulaşır. Tefrîkanın hakîkati bakâdadır ve cem‘iyyet fenâdadır. O’nun vücûduyla tefrîka memleketinde ve kendinden geçerek cem‘ mertebesindedir.
Kâşifî der ki: “Keşfü’l-esrâr sâhibi, rivâyet eder ki: Senin gönlünün darlığına âgâhım. Bîgânelerden sana ulaşan gam ve kederden haberdarım. Sen kalb huzûru ile namaza gel ki namaz müşâhede meydanıdır. Dostun cemâlinin müşâhedesiyle belâ yükünü çekmek kolay olur.
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.