Hz. Ömer der ki: "Hesaba çekilmeden önce kendi kendinizi hesaba çeki- niz. Yüce Allah'a en büyük takdim için amellerinizin tartılmasından önce siz onları tartınız. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurur: '(Ey insanlar!) o gün (hesap için Allah'a) arzolunacaksınız. Size ait hiçbir sır gizli kalmaz. (Hakka: 18) Dünyada iken kendilerini hesaba çeken kimselerin ahirette hesapları hafif olur ve dünyada iken nefislerini tartan kimselerin ahirette terazileri ağır basar."
Ahiretin bu durumuna karşılık dünyanın ve dünyadaki insanların mec- lislerine gelince bunlar boş sözlerden hâlî olmazlar. Bu nedenle Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Herhangi bir kimse bir yerde insanlarla birlikte otu rur da orada lakırdı çok olursa oradan kalkmadan önce, "Ya Rabbi! Seni tesbih ederim, Sana hamdederim. Senden başka ilah olmadığına şahitlik ederim, Senden mağfiret dilerim ve sana tevbe ederim, 'derse o meclisinde söylemiş olduğu sözlerden dolayı bağışlanır," Buradaki bağışlanmak, kişinin o mecliste gıybet gibi insan hakkına taalluk eden herhangi bir günah işlememesi şartıyladır.
Sahih bir senedle rivâyet edildiğine göre Âmir Şa‘bî şöyle demiştir: İsrafil, üç yıl müddetle Muhammed (s.a.) için görevlendirildi. Ona bir kaç parça vahiy getirirdi.
Sonra Cebrâil (a.s.) ona Kur’an’ı getirdi. İsrafil (a.s.)’ın Peygamberimiz için görevlendirilmesinin hikmeti, onun kıyâmetin kopmasına ve mahlûkâtın yok olmasına sebeb olacak olan sûr ile görevli olmasıdır. Peygamberimiz (s.a.)’in nübüvveti de kıyâmetin yaklaştığının ve vahyin sona ereceğinin habercisidir.