Ah, o ne kervandı ki, Hz. Yusuf'u alıp Mısır'a götürdü? Acaba o kervanda hangi "sır eri" vardı? Çaresizliklerden kurtaran Allah, gizlediği hangi hikmet eri ile kervanı çölleri aştıra aştıra Yusuf'un içinde bulunduğu kuyunun başına çekmişti. Kervanı kuyuya çeken bu susayış, insanlığın bir kurtarıcıya olan susayışının ta kendisi miydi? Kervan, insanlığın özleminden bir demet miydi? Kervan, kurtarıcılardan önce gelen ve hayatlarını alçakgönüllülüklerine gömmüş olanların bir işareti miydi?.....
Ne yana dönersek dönelim, hangi bucağa gidersek gidelim, bizimle olan, bizi gücüyle çeviren, korktuğumuzda andığımız, yüceldiğimizde zikrettiğimiz, inandığımızda önüne kapandığımız, günün beş vaktinde önünde yere kapandığımız, bizi koruyan, bize acıyan, bizi cezalandıran, bizi armağanlara boğan, yaratıcı, öldürücü, değiştirici, çarpıcı, gülü açan, bülbüle o ilahî sesi veren, bulutların binbir biçimiyle göğü zenginleştiren, samanyollarının sahibi, var edici ve yok edici Allâh var.