Elle yapılan bir tabağa bakıp kenarında yamukluk görebilirsiniz (...)
Leonard Cohen bir şarkısında, "Bir çatlak var her şeyde. Işık böyle sızıyor içeriye" der. Belki de el yapımı ürünlerin verdiği en büyük keyiflerden biri bu: Çatlakların arasındaki ışığı görebilmek.
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
#AhmetHamdiTanpınar
Tabii ki geleneklerimizi birden bırakalım demiyorum. Bu hem aptalca hem de gülünç olurdu. Ancak onları geliştirmek, değiştirmek ve gelecek için adapte etmek zorundayız. Gelenekler ancak bu şekilde hayatta kalır. Yemekle hatıralarımız bu şekilde gelişir ve aklımıza yetişir
Charles Darwin'in dediği gibi "Ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de en zeki olan... Değişime en çok adapte olabilendir hayatta kalan."
Yok olmayan plastikler nereye gidiyor? Okyanuslara ve denizlere senede 8 milyon ton plastik atılıyor. Bir araştırmaya göre bu miktar, plastik dolu bir çöp kamyonunun dakikada bir yükünü okyanusa boşaltmasına eş değer. Bu şekilde giderse, 2050 senesine kadar denizlerde balıktan çok plastik olacağı öngörülüyor.
Sigara izmariti 5 yıl, plastik torba 20 yıl, plastik bardak 50 yıl, misina ise 600 yıl çözülmeden kalıyor. Her sene yarım trilyon, saniyede 20 bin plastik şişe tüketildiğini düşünürsek, sorunun boyutu daha da iyi anlaşılıyor.