Serinin üçüncü kitabı "Yıkılış" 1940 yılında geçiyor. O meşhur Blitzkrieg taktiği ile birkaç günde Almanya Fransa'yı işgal eder. Savaş başlamadan bitmiş gibidir. İşte bu atmosferde 1.5 yıldır askerdedir Mathieu. Sevdiği kadınlar başkaları ile evlenmiş, dostları ülkenin farklı yerlerine dağılmıştır. O dönemin psikolojisini hissediyorsunuz. Savaşmak istemeyen bir halk var. Savaşın henüz başları olduğu için kimse Almanların neler yapabileceğini bilmiyor. Barış olacağını umut edenler var. Savaşın İngiltere'ye sıçrayacağını, günün sonunda Amerika'nın savaşa girip işi bitireceğini düşünenler var. Kısacası Yıkılış kitabı ülkedeki toplumsal analizi çok başarılı bir şekilde anlatıyor, ikinci dünya savaşını ve toplumun savaş hakkındaki düşünceleri, savaştayken bile savaşmak istemeyen halkı, esir düşenleri, kaçmaya çalışanları, barış isteyenleri, açlığı, sefaleti, inancını yitirmişleri ve tabiki tükenişi...
《》
Mathieu çok değişmiştir bu süreçte. O hayatı sorgulayan, sistemi eleştiren, özgürlüğüne düşkün adam gitmiştir. Artık özgür değildir, savaşı kaybetmişlerdir, geleceği ve ne olacağı belirsizdir. Bir daha bir kadını sevebilecek mi, sevilecek mi? Hayatın anlamını sorgulamaya uğraşmaz artık. Yaşamakla yaşamamak arasında bir yerdedir. Fakat ne aptalca bir savaşta ölmeye niyeti vardır ne de yaşamak için herhangi bir çabası...
《》
Bazı kitaplar vardır; daha kapağını ilk açtığınızda size o toplumsal duyguyu verir. İşte bu kitapta savaşırken, savaşın sonuçlarıyla yüzleşirken yaşamaya çabalayan toplumun romanı.