Son yıllarda okuduğum en garip ve acayip öyküler dizisi.
İnanılmaz bir hayal dünyası, inanılmaz bir devamlılık.
Hani bazı kitapların içinde şaşkınlıkla okuduğumuz, anlamsız rüyalar daha doğrusu anlamakta zorluk çektiğimiz sahneler filan olur. Ancak daha sonra normale! Döner.
Bu kitaptaki tüm öykülerin her bir satırı sizi şaşırtıyor.
Eğer ısrarlı davranırsanız, yazarı izleme yolunu kendiliğinden buluyor ve kitaptan tat alıyorsunuz.
Çoğu okurun yarım bırakacağı bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Ama ben farklı bir tat aldım.
Kitabı okurken adeta masal dünyasına sürükleniyorsunuz ve bir müddet sonra hiçbir şeye şaşırmıyorsunuz.
Bazen kafanızı kaldırdığınızda, uyanıyor, neler oluyor? diyor, ardından kitaba dönünce kendinizi tekrar hayal dünyasında buluyorsunuz.
Şimdi bu yorumlardan sonra size ne demek istediğimi anlatacak üç beş alıntı paylaşayım:
Yaşlı ve biraz kambur iki erkek kardeşi cuma günleri bizimle kahve içmeye gelir. İğne yerine parmakla örülmüş kalın kazakları vardır, sadece sakallarını değil, göğüslerine kadar boyunların da tıraş ederler
Konuşurken tırnaklarının üzerinden kıllar çıktığı görülüyordu. Bunun üzerine mendilinden bir taş çıkardı, bir kez yaladı ve hemen yerine koydu, bu öksürüğünü yatıştırdı.
Biliar, bu tür düşüncelerle ter içinde kaldı. Bunun üzerine, yatağını terk etmektense bu teri terk etmekte acele etti. Ve sanki günlerin bu hikayesi onu gıdıklıyormuş gibi gülmeye başladı.
Ehh! bu kadar yeter sanırım…
Ne demek isteğimi anlamışsınızdır….