Uzak Diasporaya Savrulan Tatarlar

Rusya Mültecileri

Nadir Devlet
LİTVANYA, LETONYA (ESTONYA), BELORUSYA VE POLONYA TATARLARI
Tatarlar yukarıda sayılan ülkelere takriben 600 yıl önce Altın Orda İmpatorluğu topraklarından, yani bugünkü Rusya'dan (Kırım, İdil-Ural bölgesi vb.), çeşitli zaman ve vesilelerle gelip yerleşmişler. O dönemlerde henüz Estonya, Belorusya gibi ülkeler mevcut değildi. 1 6. yüzyılda Polonya Krallığı ile Litvanya birlikte aynı devletin sınırları
...Anavatanında korunamayan bir dil yabancı ülkelerde hiçbir şekilde korunamayacaktır.
Reklam
1966 yılında Çin'de Mao'nun göz yumduğu ve karısının elebaşılığını yaptığı Kültür Devrimi ülkede bir kaos yaratmıştı. Komünist militanlar eski olan her şeyi yok etmeye başlamışlardı. Tarihi eserler tahrip ediliyor, okul ve üniversiteler saldırılıyor hocaları sokaklarda sürükleniyordu. Hatta Komünist Parti üyeleri bile bu anarşiden nimetlerin almışlardı. Eğitimli olmak nerdeyse suç sayılıyordu.
1945'ten sonra Almanya'dan gelerek Türkiye'ye sığınan Lejyonerler
Almanya savaşı kaybedince İdil-Ural Lejyonunda görev alan, Sovyetlere teslim edilmeden kaçıp kurtulabilen ve kendilerini Türkiye vatandaşı diye tanıtarak özel kamplara aileleri ile sığınan bir hayli hemşerimiz vardı. Ayaz İshaki onların Türkiye tarafından kabul edilmesini sağlamak için hayli uğraştı. Bununla ilgili bazı listeler de mevcut. Ancak bunları burada kullanmayacağım. Sovyet ordusunda çarpışırken Almanlara esir düşen ve esir kampında sağ kalabildikten sonra gönüllü olarak milli lejyonlara kayd olanların sayısı onbinlerle izah edilmektedir. Yukarıda da ifade edildiği üzere Almanlar savaşı kaybedip, Almanya Sovyetler Birliği, Amerika, İngiltere ve Fransa hakimiyeti altına girince bu gibi gönüllü askerler de tutuklandı. Çoğu Sovyetlere geri yollandı. Yüksek rütbelileri idam edildi, basit erler ise on yıl çalışma kampına mahkum edildiler. Bunlardan kurtularak Türkiye'ye sığınanlara iki örnek vereceğim. İlki Türkiye' nin tanınmış medyatik Osmanlı tarihi uzmanı Kırım Tatarı hemşerimiz Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın babası Kemal Ortaylı'dır. İkincisi bugün İstanbul'da İdil-Ural Yardımlaşma Derneği Başkanı Gülten Urallı'nın babası olan Mahmut Urallı'dır. Türkiye'de başarılı iş adamı olmuştur. Bu derneğin ilk müdavimleri arasında Kebir Kanbir de Almanya'dan Türkiye'ye gelenlerdendir. Ancak bu gibilerin de kesin sayısını bilmiyoruz, belki 100 kişi civarındadır. Çoğu Türkler arasında asimile olmuştur.
Her zaman önünden geçtiğim büst:
6 Ocak 2009'da Ankara'da Akdeniz caddesinin adı Abdullah Tukay Caddesi olarak değiştirilmişti. Bu nevi resmi müdahalelere halkın menfi tepkisi de oluşuyor. Bu da bir gerçektir. 25 Ocak 2011'de ise aynı sokağın başına (G)abdulla Tukay büstü konuldu. Sokağın adı Abdullah Tukay, büstün açıklama plaketinde şairin adının Tatarca olan telaffuzu ile Gabdulla İstanbul'daki parkta olduğu gibi yazılmış olması da kafaları karıştıracak. Altında hiçbir açıklama olmadığından Ankaralılar bunu anlamıyorlar.
Yusuf İmamoğlu...
1967'de Kıbrıs krizi patlak vermişti. 1970 Martında başlayan öğrenci olayları 12 Mart 1971'e kadar sürdü. O günlerde İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom kaçırılmış ve daha sonra öldürülmüştü. Başkonsolosu kurtarmak için büyük şehirlerde bir günlük sıkıyönetim ilan edilmişti Asker ve diğer güvenlik güçleri her yeri ev ev aramışlar ve şüpheli bulduklarını hapse atmışlardı. Bu ve başka çatışma ve darbe teşebbüsleri üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri Cumhurbaşkanına 12 Mart 1970 muhtırasını vererek hükümeti değiştirmişti. Bu hükümet değişikliği de pek fayda etmedi, başka terör olayları oldu. Birkaç tanesine ben şahit oldum. İ. Ü. Edebiyat Fakültesinin dördüncü katında Coğrafya son sınıf öğrencisi Yusuf İmamoğlu bıçaklanarak öldürüldü. Daha önce sol guruplar derslerimiz basar ve herkesi foruma davet ederlerdi. 1 971 Haziranın'da ise üniversite üç ay kapatılmıştı. 1974 Kıbrıs çıkarması halkın dikkatini başka yöne çekmişti. Kıbrıs'ın bir kısmı Türk Ordusu tarafından işgal edilmiş ve böylece buradaki Türk soyluların can güvenliği sağlanmıştı. Ancak dünya bunu böyle görmedi ve Türkiye ABD'nin ambargosuna maruz kalındı. Bu ise ekonomik sıkıntı demekti. 1976'da ülkede tekrar olaylar patlak verdi. 1 979' a geldiğinde ise insanlar sokağa çıkamaz hale gelmişlerdi. Çünkü sağ ve sol çatışması kanlı bir şekle dönüşmüştü. Kim vurduya gitmek işten bile değildi. Hemşerilerimizden Prof. Dr. Ahmet Temir böyle bir kaza kurşunu ile vurulmuş, ciddi şekilde yaralanmıştı.
Reklam
78 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.