"İçim içime sığmıyor,
Çünkü hem sen geldin; hem bahar geldi.."
(syf/32)
Rüveyda şiirinin meşhur hikayesi;
Günlerden bir gün Dilaver Cebeci’yle Nurullah Genç otururlar. Tanışıklıkları kadim bir dostluktur. Bir süre sohbetten sonra Dilaver Cebeci, Nurullah Genç’e bir kağıt uzatır ve der ki:
— Bak, bakalım. Bu şiirde bir eksiklik var mı?
Kalemi güçlü olan, şiirleri dillerde dolaşan büyük bir şairin sorduğu bu soru gayet ilginçtir, fakat Genç’in verdiği yanıtta soruyu aratmayacak kadar enteresandır. Genç eline kağıdı alır ve Sitare’yi dikkatlice, özenle okur. Sonra başını kaldırır ve der ki:
— Bu şiir eksik…
Konu hiç tahmin edilmeyecek bir güzergahta ilerlemektedir. Bir büyük şair eksik var mı? diye uzattığı şiire başka kalemi güçlü bir şair eksik var diyerek cevaplıyor. Arada kısa bir sessizlik demiyorum, sükunet olur. Çünkü yüreklerin fırtınasının dinmesi gerekir. Ardından Dilaver Cebeci bir tebessümle Genç’e yanıt verir:
— O zaman o eksiği sen tamamla..
Nurullah Genç, der ki:
— Bu cümleyi duyduğum an da gönlüme Rüveyda düşmeye başladı.
.
.