Balkan savaşlarında verilen kayıplarla ulusça morallerin düştüğü, umutların yok olduğu, çok boyutlu toplumsal travmaların oluştuğu, bugünün konforu ve koşullarıyla asla tahayyül edilemeyecek zor koşulların yaşandığı bir dönemde, her şeyi tersine çevirmek istercesine Nazım efendinin muhayyilesinden çıkmış, iyi niyetle kaleme alınmış naif bir ütopik eser.
Ütopya öğelerinde parlayan bir kaç pratik detay dikkat çekici olsa da ilmi ve beşeri konularda kitapta tasvir edilen tüm ilerlemenin salt dini saiklere indirgenmesi sanırım yazarın ulema sınıfından atalarının kendisine bıraktığı mirastan kaynaklanıyor. Zira hemen tüm ilerleme unsurunda, tekelinde olmamasına karşın, din bağlamında bir bakış hakim. Yine de kitabın 1913’te basıldığını belirtmek gerek.
Ne bağlamda olursa olsun bu kitabı eleştirmek haksızlık olacaktır. Çünkü maksadı içeriğinde saklı, yarı ciddi yarı eğitsel bir yarı da eğlenceli bir kitap. Ayrıca, bu türün mimarı Thomas More’un açtığı yolda, edebiyat külliyatımızdaki bilinen ilk eserlerden de biri. Az bilinen ancak daha fazla ilgiyi hakeden bir eser.