Osman Gazi rüya görür: Şeyh Edebali'nin koynundan bir ay doğar ve ardından kendi koynuna girer bu ay. Göbeğinden ise bir ağaç çıkar, bu ağaç büyür, büyür ve dünyayı kaplar. Osmanlı'nın habercisi misalidir rüya.
Rivayet odur ki..
.
Yıllar sonra rüyaların renklerine dalınır. Çökmekte, çürümekte olan şeyleri görmemek için uykuya sığınılmış, derman için uykudan medet umulur hale gelinmiş gibidir. Tabir Sarayı kurulur, görülen rüyalar seçilir, açıklığa kavuşturulur. Köprülü ailesinden Mark-Alem, kendini bu bakanlıkta bulur. Gerçek hayattan rüyalara geçer. Oradan çıkmak ister ama gittikçe daha da kaybolur bu bakanlığın koridorlarında. Rüya içinde rüya.
.
Arnavut yazar İsmail Kadare, Osmanlı'nın gerileme dönemini, Köprülü (Qyprilli) ailesinin çevresinde, simgesel bir sarayla anlatıyor. Bunu yaparken; çanların sesi de yavaştan duyulmaya başlanıyor. Mark-Alem karakteri doğunun ve batının ortasında kalıyor.
.
Oldukça akıcı bir eser Rüyalar Sarayı. Okuru kendine çekmeyi, anlattıklarını düşündürmeyi ve meraklandırmayı başarıyor. Çok severek okuduğumu söylemeliyim.
.
Finesa Xhibo çevirisi, David Drummond kapak tasarımıyla~