(1) Düşler hemen önceki günün izlenimlerini açıkça yeğlerler.
(2) Seçimlerini uyanıklık belleğimizden farklı ilkelere göre yaparlar çünkü temel ve önemli olanı değil ikinci planda ve ayrımsanmamış olanları anımsarlar.
(3)Çocukluğumuzun en erken izlenimleri emirlerindedir ve hattâ yaşamımızın o döneminden bize önemsiz gelen ve uyanıklık halimizde çok uzun zamandır unutulmuş olduğuna inandığımız ayrıntıları getirirler.
Meier (1758, 33), bir kez düşünde, birtakım adamların kendisini zorla sırtüstü yere yatırıp ayak başparmağı ile ikinci parmağı arasın dan toprağa bir kazık çaktıklarını görmüştü. Düşünde bunu imgelerken uyanmış ve ayak parmakları arasında bir saman bulmuştu.
Duyumsamanın sürmesi çok daha açık olarak bizi uyaranın her zaman yalnızca izlenimin gücü değil,onun ruhsal bağlamı olmasıyla kanıtlanır ; uyuyan bir adam anlamsız bir sözcükle uyandırılamaz ama adıyla seslenilirse uyanır…Öyleyse uykudaki akıl duyumsamalar arasında ayrım yapar…Bu nedenle eğer kişi için düşünsel bir önemi varsa ,bir duyusal uyaranın yokluğu da o kişiyi uyandırabilir;böylece bir gece lambasının sönmesi bir adamı uyandırabilir.
Rüyalar çoğu zaman, kendimize itiraf edemediklerimizi açığa çıkarır; bu nedenle de rüyalarımıza haksızlık eder, onları yalancı, sahtekâr olarak tanımlarız.
Beşeri ruh, her şeyi bir bağlam içinde görmek ister. Bu arzu o kadar güçlüdür ki söz konusu beşeri ruh, az çok bir bağlam içinde bulunan bir rüyayı hatırladığında bağlamdaki eksiklikleri kasıtsız olarak telafi eder.