Sade'ı Yakmalı mı?

Simone de Beauvoir
"Kızgın, karşı konmaz, öfkeyle dolu, her şeyde aşırı, töreler konusunda görülmedik bir hayalleme sapışı taşıyan, bağnazlığa dek tanrısız... Bir iki lafla ben böyleyim işte" diyor, sadizm terimine adını veren Marquis de Sade. imilerine göre, insan biçimine bürünmüş bir mutlak kötülük, kimilerine göreyse bir özgürlük savunucusu... İlk lanetli yazar... işiliği kadar, hayat serüveni de yer yer karanlıkta kalan Sade'ın rezaletler, skandallar ve hapishane yılları ile dolu hayatını, kurmaya çalıştığı, yüksek sesle savunduğu sistemini inceliyor Simone de Beauvoir. Sade'ı Yakmalı mı?" kitabında sadece Sade'la değil, belki kendi kendinize bile itiraf edemediğiniz taraflarınızla da yüz yüze geleceksiniz.
80 sayfa · İlk Yayın Tarihi: 1991
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

187 syf.
8/10 puan verdi
·
21 saatte okudu
Simone de Beauvoir
Simone de Beauvoir
, Varoluşçuluk temalarına edebi bir uyarlama getiren filozof ve yazarlar grubunun üyesi roman ve deneme yazarı olarak tanındı. Sorbonne'da felsefe
Sade'ı Yakmalı mı?
Sade'ı Yakmalı mı?Simone de Beauvoir · Broy Yayınları · 1991716 okunma
80 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Kitabın adı keşke "Sade'ı Yaşatmalı mı?" olsaymış. Beauvoir'ı çok severim. Bilen bilir. Beauvoir gibi bir feministin gözünden Sade'ı okumak beni çok heyecanlandırır, Sade'ı bir güzel taşlar
Sade'ı Yakmalı mı?
Sade'ı Yakmalı mı?Simone de Beauvoir · Yapı Kredi Yayınları · 2019716 okunma
60 syf.
·
Puan vermedi
·
3 saatte okudu
Kitabı okumadan önce Marquis de Sade’in kitapları baştan sona okunmalı sanırım... Yoksa içinde benim de bulunduğum “bir şey oldu ama ne oldu?” isimli grubun arasına katılır, kitap bitince sadece “ee noldu şimdi?” dersiniz. Demeyin. Sade’in bazı bakış açılarını ve düşüncelerini önceden birazcık bilmemden kaynaklı okurken de birazcık eşleştirme yaptığım noktalar oldu. Fakat kitaplarını okumadım, bilmiyorum, aslında tanımıyorum... işte bu yüzden çok yabancı kaldım. İstenmeyen misafir gibi hissettim kendimi :( Simone de Beauvoir’in daha önce kitaplarını okudum ve çok büyük keyf almıştım. Bunda aynı durum olamadı.
Sade'ı Yakmalı mı?
Sade'ı Yakmalı mı?Simone de Beauvoir · Yapı Kredi Yayınları · 2019716 okunma
80 syf.
9/10 puan verdi
Çeviri harika. öncelikle bunu belirtip, geçtiğimiz gün ölüm yıldönümü olan Cemal Süreya'yı bir kez daha saygıyla anıyorum. Yazar Simone De Beauvoir olunca derinlikli bir Marquis De Sade incelemesi
Sade'ı Yakmalı mı?
Sade'ı Yakmalı mı?Simone de Beauvoir · Yapı Kredi Yayınları · 2019716 okunma
80 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Benim gibi Sade ile ilgili merakınız varsa bu kitap sizin için biçilmiş kaftan diye biliriz. Kitapta Sade`nin kişilik analizleri, diğer yazarların onun hakkında düşündükleri, Simon De Beauvoir`in kendinin de Sade hakkında yorumları mevcut. Yer yer yumuşaltılarak okura sunulan, yer yer Sade`den tiksindiren bilgiler yer alıyor. Eğer Sade`nin her hangi kitabını merak edip okumadıysanız, karar vermek için ilk önce okunulması gereken kitaptır. Benim aklımda sorular vardı bu kitap`dan önce. "Ne kadar kötü olabilir ki?" demiştim. Belki ne zamansa okuyacaktım. Bu kitap tüm sorularımın çözümünü verdi. Kesinlikle Sade okumak yok Aysel :) Sade`den tiksinmeden keyifli okumalar :))
Sade'ı Yakmalı mı?
Sade'ı Yakmalı mı?Simone de Beauvoir · Yapı Kredi Yayınları · 2019716 okunma
80 syf.
·
Puan vermedi
Açıkçası kitaba ilk başlarken çok büyük beklentiler içerisindeydim.. sade'in şiddet zorbaliklari hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir kaç inceleme okuduktan sonra kitabı okuma kararı almıştım. Psikolojisi dipte bir adamın sapıklıklarini anlatması , sade'in sadist yaklaşımlarının ideolojik felsefe halinde meşrulaştırma dışında birşey bulmadım kitapta.. çok beğendim hayır.. simon de bovairi ye ait bir kitap olması bende yüksek beklenti oluşturmuştu:-/ okunmalı mi sorusuna cevabım tamamen göreceli bir durum... !!!!
Sade'ı Yakmalı mı?
Sade'ı Yakmalı mı?Simone de Beauvoir · Yapı Kredi Yayınları · 2019716 okunma
80 syf.
·
Puan vermedi
Hayatını erotik olarak merkezleyen Sade, erotik gerçeğini kaçırmıştır ya da kaçırmış mıdır? :) Beauvoir'ın bize söylediği bu gerçek, yalnızca duygusal zehirlenme(!) risklerinden vazgeçenler tarafından bulunabilir. Beauvoir, Sade'ye ataerkil siyasi makinenin despotik sırlarını açığa vurma konusunda inanır. Ütopya özgürlüğe olan çekiciliğine sempati duyar ancak Sade'nin özgürlüğün anlamını saptırdığını görür böylece Beauvoir, Sade'yi tatmin edici olmayan bir ahlakı onaylayan büyük bir ahlakçı olarak tanımlar.
Sade'ı Yakmalı mı?
Sade'ı Yakmalı mı?Simone de Beauvoir · Yapı Kredi Yayınları · 2019716 okunma
80 syf.
·
Puan vermedi
#sadeıyakmalımı Simone de Beauvoir denemesinde el yazmalarının yarısı varisleri tarafından yakılan, sansürlenen, çalınan ve el konulan Marquis de Sade hakkında temel bir soru ortaya atıyor, Sade'ı yakmalı mı? Bazıları tarafından yaşamış en kötü adamlardan biri ve diğerleri tarafından mükemmel bir deha olarak kabul edilen 18. yüzyıl Fransız yazarı Donatien Alphonse François de Sade genellikle bir uç noktaya yerleştirilir. Nitekim Beauvoir denemesinde, çağdaşlarından farklı olarak Sade'ın hayatı ile edebiyatı arasındaki ilişkiye odaklanır. Ve Marquis de Sade'ı anlamak için en az üç farklı bakış açısı yani sadist-haz kavramından bahsetmesidir. De Sade, hep kendi dört duvarı arasında yaptıklarından dolayı hayatının büyük bir kısmını kaçarak ve hapishanede geçirmiş. 12 yıllık mahkûmiyeti boyunca bir adam özgürlüğünden mahrum bırakıldığı için ölmüş ama muhteşem bir yazar doğmuş. De Sade, tutsaklığı boyunca yazar olarak en kaliteli ve verimli dönemine imza atmıştır. Bilinmez, tekinsiz ve karanlık olarak adlandırılabileceğimiz şeylere duyulan hayranlık, de Sade'ın yapıtlarında merkezi bir rol oynuyor. Ancak Sade'ın eserlerini basit bir aşk romandan ayıran şey, felsefi, sadist ve pornografik unsurların karşılıklı etkileşimidir. #simonedebeauvoir toplum tarafından sadece reddedilen değil, varlığı yok sayılan Marquis de Sade'ın yaşamı ve edebiyatı hakkında felsefi açıdan da bir bakış açısı sunuyor. Yazardan yine büyük bir keyifle okuduğum bir kitaptı. Donatien Alphonse François de Sade'ın hayatına ilişkin farklı bir görüş kazanmak isteyenlere öneririm.
Sade'ı Yakmalı mı?
Sade'ı Yakmalı mı?Simone de Beauvoir · Yapı Kredi Yayınları · 2019716 okunma
80 syf.
10/10 puan verdi
Öncelikle Sade'nin herhangi bir kitabını okuduysanız yada Sade ile ilgili merakınız varsa kesinlikle bu kitabı okumalısınız. İlk başka yazarın hayatı ile ilgili bilgileri arada kendi yorumlarını katarak bize aktarıyor. Sonra yazarın düşüncelerini kitaplarında alıntılarla analiz ediyor ve arada başka yazarların Sade hakkında görüşlerini paylaşıyor. En sonralarına doğru tarafsız bir gözlemle sade'yi enine boyuna inceliyor. Bu kitabı okursanız Sade'nin nasıl bir insan olduğunu kitaplarında gösterdiğinden yada internetteki basit bilgi yığınlarında çok farkı bir yaşamı olduğunu göreceğinizden eminim. Son olarak Sade'yi pdf'i gönderdiğim arkadaşlara kitabın iki kere üst üste konduğunu aslında 39 sayfada bittiğini söyleyeyim.
Sade'ı Yakmalı mı?
Sade'ı Yakmalı mı?Simone de Beauvoir · Yapı Kredi Yayınları · 2019716 okunma
Sade 'ı anlamak!
80 syf.
7/10 puan verdi
#sadizm #sadomazoşizm olgularının kaynağı olan 18yy'ın aykırı yazarını, cinsellikte kadınların kullanımı özelinde, bir feminist yazar Beauvoir'ın dilinden dinlemek ve #cemalsüreya gibi bir dev şairin çevirisi için kitabı aldım. Feminist yazarın #sade ile ilgili bu denemesi, kitabın isminin çarpıcılığı ile 18yy gibi bir çağda yaşamış bu düşünürün fikirlerinden dolayı yakılması ironisiyle bağdaşmış doğrusu. Sadist denilince akla; kıyıcılık, kan akıtmak, işkence ve cinayet gelir. Bu durum da, başta Freud olmak üzere psikolojide tanımlanmış durumda zaten. Yazar tarafından katı bir ahlakçı olarak nitelense de, (filozof veya düşünür değil) Sade'ın toplumsallığa karşı bireyselliği, her zaman değişebilir gördüğü yasalara ve düzene karşı çıkmak adına suçu ve zavallı iyimserligin karşısında da kötülüğü savunduğunu anlatıyor. İlk hikayeler Decameron'da insanlığın son anlarında zevke dönmesi olduğu gibi, kendi şatosunda acısı yoğun zevk alemleri düzenleyen (kırbaç, ensest, ters ilişki, acı...) Sade'ı anlayabilmek ancak eşinin de ihbarıyla yakalandığı bu tür suçlardan sonra hapse atılması ve yaşadıkları ile yoğrulmuş düşüncelerini kitaplarında açıklamasıyla mümkün oluyor. Bazı noktalarda Beauvoir 'ın Sade'ı ateist oluşuna destek vermesi ve kadınları aşağılanmasını doğa kanunu gibi görmesine nötr kalışı da benim açımdan ilginçti. Nihayetinde; Sade, pek çok Batı felsefecisine göre Aydınlanmanın Kant'la birlikte önemli ayağı sayılmakta. Sırada Sade'ın ilk kitabını eleştirenlere samimi cevaplar verdiği denemesini paylaşacağım...
Sade'ı Yakmalı mı?
Sade'ı Yakmalı mı?Simone de Beauvoir · Yapı Kredi Yayınları · 2019716 okunma

Yazar Hakkında

Simone de Beauvoir
Simone de BeauvoirYazar · 37 kitap
Simone Lucie-Ernestine-Marie-Bertrand de Beauvoir (/simɔn də boˈvwaʀ/; 9 Ocak 1908 – 14 Nisan 1986) Fransız yazar ve filozof. Roman, felsefe politik ve sosyal deneme, biyografi ve otobiyografi yazarı, gazeteci. En önemli eseri 1949’da yazdığı, kadınların gördüğü baskıların bilimsel incelenmesini yaptığı ve modern feminizmin temellerini kurduğu İkinci Cins (Le Deuxième Sexe) adlı eseri sayılabilir. Yaşamı  Simone de Beauvoir 9 Ocak 1908’de Paris’te Georges Bertrand ve Françoise (Brasseur) de Beauvoir çiftinin kızı olarak dünyaya gelmiştir. Geleneksel bir ailenin büyük kızıdır. Otobiyografisinin ilk bölümünde (Bir Genç Kızın Anıları) dinine ve ülkesine bağlı ataerkil bir ailenin sorumluluklarla donatılmış kızı olarak yaşadığı dönemden bahseder. Kişiliğinin koyu katolik annesinin ve bilinemezci babasının karşıtı olarak şekillendiği söylenebilir. Çocukluk ve ergenlik çağını etkileyen iki ilişkisinden biri kardeşi Helen diğeri arkadaşı Zaza ile olan ilişkisidir. Helen’in küçüklüğünden itibaren ona sürekli bir şeyler öğretmeye onu yetiştirmeye çalışmış ilişkisinde öğretici bir kaygı içinde olmuştur. Zaza ise trajik yaşamı ve ölümü ile Simone’nun karşılaştığı ilk sorunu oluşturuyordu. Matematik ve felsefede Baccalauréat sınavını geçtikten sonra Katolik Enstitüsü’nde matematik öğrenimi ve Saınte Marie Enstitüsünde yabancı dillerde yazın eğitimi gördü. Daha sonra Sobone’da felsefe eğitimi aldı. 1929’da seçkin Ecole Normale Superieure’ye kayıt olan ve Sabone’da kurs almakta olan Jean-Paul Sartre ile tanışır. Beavuvoir’un Ecole Normele’de eğitim gördüğü yanlış ve yaygın olan bir bilgidir. Ancak bu okuldaki Sartre ve felsefe gurubundaki diğer insanlar tarafından iyi tanınmaktadır. 1929’da felsefede Agregation başaran en genç öğrenci olur. Sartre o yıl birinci olur, Simone ise ikinci. Ancak herkes bilir ki de Beauvoir felsefede en iyi idi. Sartre’a birincilik erkek olduğu için verilmişti. Sorbonne’da iken hayatı boyunca bilinecek lakabı Castor(Cesur) edinecektir. 1943 yılında Simone Konuk Kız (L'Invitée) adlı Rouen okulundaki öğrencilerinden Olga Kosakiewicz ile olan kronik lezbiyen ilişkisinin öyküsünü yayınladı. Bu öykü aynı zamanda de Beauvoir ile Sartre arasındaki karmaşık ilişkiyi ve ilişkinin bu üçlü ilişkiden nasıl zarar gördüğünü anlatır Ve II. Dünya Savaşı'ndan sonra De Beauvoir Sartre’ın Maurice Merleau-Ponty ve diğer arkadaşları ile kurduğu Modern Zamanlar (Les Temps Modernes ) adlı politik gazetede çalışmaya başladı. De Beauvoir bu gazetede kendini geliştirdi ve ölümüne kadar editör olarak çalışmaya devam etti. Belirsizlik Ahlakı Üzerine (Pour Une Morale de L'ambiguïté , 1947) kitabında Fransız varoluşçuluğu etkileri farkedilmektedir. Kitapta çok sade bir biçimde Sartre’ın olmak ve hiçlik felsefeleri arasındaki geniş açıyı göstermektedir. De Beauvoir bir biseksüeldir. Ancak bir seminerde Nelson Algren’le tanıştığı 1947 yılına kadar kadar orgazma ulaşamamıştır. Chicago’da Beauvoir Algren ile ilişkisinde ilk orgazmını yaşar. Bu Fransa’da iki ayrı kitap olarak basılan İkinci Cins kitabına da ilham olur. Bu çalışma Amerika’da da The Second Sex olarak yayıncı Alfred A. Knoph’ın karısı Blance Knopf ‘un tavsiyesi üzerine Howard Parshley tarafından çevirilerek yayınlanır. Kadın: Efsane ve Gerçek  Simone de Beauvoir önce Kadın: Efsane ve Gerçek adlı denemesini yazar. Bu denemesinde erkeklerin kadınları, erkekleri yanlış havalara, izlenimlere sokan gizemli “diğer”ler olarak gördüğünü iddia eder. Ve erkeklerin, bu “diğer”olma durumunu, kadınları ve onların problemlerini anlamadıklarına, onlara yardım etmediklerine hatta onlara uyguladıkları baskılara bir neden olarak kullandıklarını iddia eder. Bu durumun tüm toplumlarda klişeleşmiş bir hal aldığını ve her zaman hiyerarşiyi elinde tutanların güçsüzleri “diğer” olarak tanımladığını ve onları etraflarında dolaşan karanlık gölgeler olarak nitelendirdiğini savunmuştur. Bu durumun sınıflar arasındaki ilişkilerde, dinsel, ırksal ayrımların mücadelesinde her türlü karşıtlıkta görüldüğünü ama hiç karşıtlıkta “diğer” nitelendirmesinin ve “diğer”e yaklaşımın kadın-erkek ayrımındaki kadar klişeleşmiş bir hal almadığını, hayatın mevcut düzenine gerekçe olarak gösterilmediğini söyler. İkinci Cins  Yazarın bu eseri 1949’da Fransa’da yayınlanmıştır. Freudcu yönleri ağır basan feminist bir varoluşçuluk göze çarpar. Varoluşçulukta olduğu gibi de Beauvoir temel prensip olarak var oluşun özden önce geldiğini kabul eder ve “Kadın doğulmaz kadın olunur.” prensibine ulaşır. Araştırmaları diğer kavramı üzerine yoğunlaşmıştır. Kadınların diğer olarak tanımlanmasını ve mevcut sosyal konumunu, gördüğü baskının temeli olarak olarak nitelendirir De Beauvoir tarihte her zaman kadının sapkın ve anormal canlılar olarak görüldüğünü iddia eder ve Mary Wollstonecraft’ın dahi erkekleri kadınlara ulaşmaları gereken ideal örnek olarak gösterdiğini ileri sürer. De Beauvoir “Bu durum kadınların kendilerini normalden sapmış, dışta kalan ve normale ulaşmaya çalışan canlılar gibi algılamalarını sağlayarak onlarını başarılarını sınırlandırmışdır.” der. Feminizme göre bu düşünce artık bir kenara atılmalıdır. De Beauvoir iddia eder ki kadınlar erkekler kadar ayırım yapma, seçme yeteniğine sahiptir ve böylece kendilerini geliştirmeyi seçebilir, kadını mevcut durumundan ileri götürebilir, kendi hayatlarının ve dünyanın sorumluluğunu alabilir. Ölümü ve sonrası  1981’de Sartre’ın acı dolu son yıllarını anlattığı Veda Töreni’ni (Cérémonie Des Adieux) yazar. Kendisi de Paris’de Cimetière du Montparnasse mezarlığına Sartre’ın yanına gömülür. Mezar taşında isimleri alt alta yazılır. Ölümüden sonra ünü yayılmaya devam eder. Sadece 1968’lerin post-feminizminin kurucusu olduğu için değil aynı zamanda akademisyen olarak ve varoluşcu Fransız düşün insanı olarak da ünü gelişerek yayılır. Sartre’ın üzerindeki etkisi her zaman görülür. Felsefe üzerine yazdığı birçok eserde de Satre’ın varoluşçu etkisi görülebilir. Paris'te Seine Nehri üzerine yapılan bir köprüye yazarın adı verilmiştir. Eserleri  Konuk Kız, (1943) Pyrrhus ve Cineas, (1944) Başkalarının Kanı, (1945) Kim Ölecek?, (1945) Her Erkek Ölümlüdür, (1946) Belirsizlik Ahlakı Üzerine, (1947) İkinci Cins, (1949) Gün gün Amerika, (1954) Mandarinler, (1954) Sade’ı Yakmalı mı?, (1955) Uzun Yürüyüş, (1957) Bir Genç Kızın Anıları, (1958) Yaşlılık, (1960) Sessiz Bir Ölüm, (1964) Les Belles Images, (1966) The Woman Destroyed, (1967) Yaşlılık, (1970) Hesap Tamam, (1972) When Things of the Spirit Come First,(1979) Veda Töreni, (1981) Sartre’a Mektuplar, (1990) Aşk Mektupları (Nelson Algren’e), (1998) Ödülleri 1983 Sonning Ödülü
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.