Saf Aklın Sınırları Dahilinde Din

Immanuel Kant

Saf Aklın Sınırları Dahilinde Din Posts

You can find Saf Aklın Sınırları Dahilinde Din books, Saf Aklın Sınırları Dahilinde Din quotes and quotes, Saf Aklın Sınırları Dahilinde Din authors, Saf Aklın Sınırları Dahilinde Din reviews and reviews on 1000Kitap.
Nerede inançsal hükümler anayasadaki kanunlar içinde bir yer bulmuşsa, orada anayasanın aklı ve hatta sonunda Kutsal Kitap öğrenimini bilfiil bir kenara bırakabileceğine inanan bir ruhban sınıfı hüküm sürmektedir. Çünkü anayasa, görünmez Yasa Koyucunun iradesinin yegâne yetkili muhafızı ve yorumcusu olarak, inancın buyruklarını tek başına yönetme otoritesine sahiptir ve bu yüzden, bu gücüyle, ikna etmesi değil sadece buyurması gerekir. Ancak ruhbanlar (…) baş döndürücü bir menfaat vaadi aracılığıyla yönetir. Ne var ki bunun sonunda, ikiyüzlülük alışkanlığı fark edilmeden kulların bütünlüğünün ve sadakatinin altını oyar, onlan sivil görevler dâhilindeki hizmetlerde bile açıkgöz bireyler haline getirir ve sonunda, hatalı olarak benimsenmiş tüm ilkeler gibi, amaçladığı şeyin tam tersini ortaya çıkarır.
Sayfa 221 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okudu
Kilise nüfuzu, bir kilisenin fetiş bir ibadetin egemenliği altına girecek şekilde tesis edilmesidir; ve bu koşul, kilisenin temelini ve özünü ahlâki ilkelerin yerine baskıcı buyrukların, inanç kurallarının ve hükümlerin oluşturduğu her yerde daima bulunur. Şimdi gerçekten de, fetişizmin neredeyse ahlâka, dolayısıyla da dine yer bırakmayarak, onların yerini işgal etmeye kalkışacak kadar çeşitlendiği ve mekanikleştiği çeşitli kilise türleri vardır; böyle bir fetişizm, paganlığın sınır komşusudur.
Sayfa 220 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okudu
Reklam
Güçlü ve görünmez varlıklara duyulan ve güçsüzlük hissi içine kök salmış doğal korkusu aracılığıyla çaresiz insanların elinden alınan itibar, bir dinle değil, kölece bir tanrı (ya da put) tapınmasıyla başladı. Bu tapınma belli bir kamusal olarak meşru biçime kavuştuğunda bir tapmak hizmetiydi ve ancak insanların ahlâki kültürü gitgide yasalarla kaynaştıkça bir kilise tapınması halini aldı. Her ikisinin temelinde de bir tarihsel inanç vardı; sonunda insanoğlu böyle bir inanca geçiciymiş gibi bakar oldu ve onun içinde saf bir dini inanan simgesel temsilini ve yükselme araçlarını gördü.
Sayfa 215 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okudu
Dini yanılsama aklın ahlâki ölümü demektir; çünkü sonuç itibariyle akıl olmazsa din diye bir şey mümkün olmaz. Zira genel olarak her tür ahlâktaki gibi, temel ilkeler üzerine kurulması gerekir.
Sayfa 215 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okudu
Herkesin iyi bir insan olmaya bile gerek duymadan yerine getirebileceği eylemler (örneğin, inancın baskıcı maddeleri aracılığıyla, kiliseye bağlı kanun ve disiplin aracılığıyla vs.) sayesinde Tanrı’yı hoşnut etmeyi istemek batıl bir yanılsamadır.
Sayfa 214 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okudu
Duyularüstü bir nesneyi deneyim yoluyla tanımamız hiçbir şekilde mümkün değildir. Onu bize indirecek bir etki yaratma çabasını gösterebilmemiz ise daha da imkânsızdır; yine de zaman zaman, coşkulu bir kalpten ileri gelen ve ahlaksallık için ortaya koyduğu, açıklayamadığımız, haklarındaki cehaletimizi itiraf etmemiz gereken birtakım hareketler ortaya çıkar.
Sayfa 213 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okudu
Reklam
Gerçekten de, inançsız olan kimdir? Umduğu şeyin nasıl meydana geleceğini bilmeden inanan mı, yoksa insanın kötülükten arınma yolunu bilmekte kesinlikle ısrar eden, bilmediği takdirde de bu arınmaya dair tüm umudundan vazgeçen mi?
Sayfa 210 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okudu
67 numaralı dipnot
Duyusal olanla düşünsel* olan arasında yaptığım ayrım ne zaman kendilerine uymasa, Saf Aklın kritiğinin kendisiyle çeliştiğine inananlar için, bu noktada, duyusal araçlardan düşünsel(saf ahlaki yaratılışa dair) olanın ilerleyişinden, ya da ilkinin İkincisine karşı koyduğundan bahsedilse, böyle iki heterojen ilkenin etkisi, doğrudanmış gibi düşünülmemelidir. Yani, duyusal varlıklar olarak yasaya karşı ya da onun yararına, ancak entelektüel İlkenin, yani, bedensel güçlerimizin kendini eylemlerde ifade eden Özgür seçimle belirlenmesi sayesinde çalışabiliriz, bu şekilde; neden ve sonuç gerçekten homojen olarak temsil edilebilir. Ancak duyularüstü ile ilgili olan (yani, içimizde bulunan ve anlaşılmaz özgürlük niteliği içinde saklı duran öznel ahlak ilkesi), örneğin, saf ahlâki yaratılış bakımından , sadece onun, insanın içindeki neden sonuç ilişkisine temas eden (ki aslında bu yeterlidir) yasasına dair bir içgörüye sahibizdir; yani, duyusal dünyadaki olaylara benzer eylemlerin olanağını, insanın ahlaki yapısı bakımından, ona atfedilebilirmiş gibi açıklayamayız, çünkü bunlar özgür edimlerdir ve çünkü bütün olayların açıklanma zemini duyular dünyasından devşirilmelidir.
Sayfa 208 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okudu
Tek hakiki din sadece yasalardan, başka bir deyişle, koşulsuz gerekliliğinin farkına varabileceğimiz, dolayısıyla da (ampirik olarak değil) saf akıl yoluyla vahiy edildiklerini kabul edeceğimiz pratik ilkelerden oluşur.
Sayfa 206 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okudu
Yahudilik bugüne kadar evrensel kilisenin gereksinimlerine uygun bir çağ oluşturma, ya da kendi süresince bizzat bu evrensel kiliseyi kurma konularında yetersiz kaldı. Bunun sebebi Tanrı'nın Kendisi için seçtiğini [ayrıcalıklı olduklarını] düşünmeleri ve diğer tüm halklara düşman kesilip, bunun sonucunda onların da düşmanlığını kazanmış olmalarıydı. Bu bağlamda, bu insanların hiçbir görünür imge aracılığıyla temsil edilemeyen bir ve tek Tanrı'yı, dünyanın evrensel Hükümdarı olarak ortaya koymaları gerçeğine çok büyük bir itibar gösteremeyiz. Çünkü görüyoruz ki, birçok diğer halkın dini öğretileri de aynı yönelim içindedir ve çoktanrılığından şüphe edilenler bile, sadece O'nun altındaki birtakım güçlü alt-tanrılara itibar eder. Çünkü sonuç itibariyle, bir din için kavramına ihtiyaç duyduğumuz ahlâki Varlık, sadece emirlerine herhangi bir gelişmiş ahlâki yaratılışı gerektirmeyecek şekilde itaat edilmesini isteyen bir Tanrı değildir.
Sayfa 158 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okudu
258 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.