Romanlar, insanın sıradan düşüncelerini, aklın kopuk kopuk, konudan konuya sıçrayışını günlük hayatın kelimeleriyle ifade ederek de dilin zevklerini, kokusunu, renklerini, tıpkı müzelerin eşyaları saklaması gibi saklar.
Özellikle edebi değeri yüksek romanlarda, metin ile kurduğumuz yoğun ilişki,
biz okurlara kendi özel başarımızmış gibi gelir. Romanın yalnızca bizim için yazıldığı duygusu, bu tatlı yanılsama, içimizde yavaş yavaş böyle yükselir. Yazarla aramızda gelişen bu mahremiyet ve...