"Hayat düşünmek için kısa, anlık kararların bedeli için çok uzun evlat."
Uzanıp fili aldı ve çapraz yönde bir karo ilerledi. "Bu yüzden hayat, satranç oyununa benzer."
Neyden bahsettiğiyle ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Ardından oyuna devam etti ve bana yakın olan veziri hareket ettirdi. "Hayatta kalmanı sağlayan insanlar vardır." deyip bu kez kalesini hareket ettirdi ve filimi avucuna aldı.
"Kazanman için piyonlarla yolunu açarsın." Avucundaki fili dikkatlice sehpaya koydu.
Satrancın onun için ne kadar önemli olduğu yaptığı titiz ve nazik haeketlerinden belliydi. Taşları çok muntazam kullanıyordu.
"Onlar ağır işleri yaparlar. Sense sadece doğru hamleyi beklersin."
Şahı eline alıp parmaklarının arasında döndürdü. "Satrançta kazanan tek taş şahtır." deyip şahını bana yaklaştırdı. "Hayatın şahı da tek bir kişidir. Ben!" deyip önümdeki şahı devirdi.
"Şah Mat!"
"Acı; insanın damarlarında dolaşan bir zehir gibidir, yavaş yavaş tüm hücrelerinizi ele geçirir ve bazen ağzınızdan çıkan birkaç kelimeyle canlanır..."