Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sahabenin Sünnet Anlayışı

Bünyamin Erul

Sahabenin Sünnet Anlayışı Sözleri ve Alıntıları

Sahabenin Sünnet Anlayışı sözleri ve alıntılarını, Sahabenin Sünnet Anlayışı kitap alıntılarını, Sahabenin Sünnet Anlayışı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Haksızlıkla öldürülen her kimsenin kanından dolayı Hz.Adem’in ilk oğluna bir günah yazılır. Çünkü o, öldürmeyi ilk defa ihdas edendir.”
"Lafızlar, ancak murad edilen manaya ulaşmak için bir vesiledir. Asıl kasdolunan şey ise manadır." [608] [608] Şatıbî, Muvafakat, II. 87.
Sayfa 264 - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Reklam
Aynı şekilde o (s); bazılarının görmek ve göstermek istediği gibi, ne sadece tarihin büyük dâhilerinden, kahraman kumandanlarından eşsiz bir kahraman, [601] ne de bazı siyer, meğâzî, menâkıb ve delâlil kitaplarını dolduran birçok rivayetin yansıttığı gibi her an mucizelerle, olağanüstülüklerle hareket eden ve âdeta beşeriyetinden soyutlamak suretiyle ümmete örnek olmaktan çıkartılmış beşerüstü bir varlıktır. [602] Gerçekten Hz. Peygamberin bütün bu vasıfları, onun şahsiyetinde mezcolmuş ve bir bütünü oluşturmuştur. [601] Bu yönde eleştiriler için bkz: Bûtî, Fıkhu's-Sîre, s. 25-6. [602] Benzer değerlendirmeler için bkz: Hattab Mahmut Şît, Komutan Peygamber, s. 9-12.
Sayfa 115 - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Ahmed b. Hanbel'in naklettiği bir haberde de Hz. Ali, "Biliniz ki ben, ne peygamberim, ne de bana vahiy geliyor. Fakat ben, gücüm yettiği kadar Allah'ın Kitabı ve Peygamberinin sünneti ile amel ediyorum" [258] dediği rivayet edilmektedir. [258] Ahmed, I. 160.
Sayfa 60 - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 8. Baskı - 5. Hz. Ali'nin Dilinde Sünnet Tabiri:Kitabı okudu
Çok güzel bir tespit:
Bu noktada biz İbn Haldun'un şu tespitine aynen katılıyoruz: "...Sonra, sahabenin hepsi fetva ehli olmadığı gibi, din de her birisinden alınamazdı. Bu iş ancak, Kur'an'a vakıf olan, onun nasihini-mensuhunu, muhkemini-müteşabihini ve Rasulullah'tan veya onu (uzun yıllar) dinlemiş büyük sahâbilerden öğrenmelerinden dolayı Kur'an'ın diğer delaletlerini bilenlere mahsus idi." [1161] [1161] Ibn Haldun, Mukaddime, III. 1046; Ali Hasan Abdulkadir, Nazratun Amme fi Tarihi'l-Fıkhil-Islami, 1965 Kahire, s. 77.
Sayfa 367 - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Reklam
"Ey Kral! Biz putlara tapan, ölü eti yiyen, her türlü fuhşiyatı yapan, akraba ilişkilerini koparan, komşuya kötü davranan cahilî bir toplum idik. Bizden güçlü olan zayıf olanı yerdi. İşte Allah bize içimizden nesebini, doğruluğunu, güvenilirliğini ve iffetini bildiğimiz bir Rasûl gönderinceye kadar bu haldeydik. Oysa gönderilen bu Rasûl, bizi, Allah'ı birlemeye, O'na kulluk etmeye, O'ndan gayrı babalarımızın taptığı taş ve putları terk etmeye çağırdı. Bize doğru sözlülüğü, emaneti yerine getirmeyi, akrabalarla ilişkileri devam ettirmeyi, iyi komşuluğu, haramlardan ve kan dökmekten el çekmeyi emretti ve bize fuhşiyatı, yalan sözle şahitliği, yetim malı yemeyi, iffetli hanımlara iftira etmeyi yasakladı. Bize yalnızca bir Allah'a kulluk etmemizi ve O'na hiçbir şeyi şirk koşmamayı emretti, namazı, zekâtı ve orucu emretti." Daha başka Islam emirlerinden saydıktan sonra devamla "Biz de onu derhal tasdik ettik, ona inandık ve Allah'tan getirdiğine uyduk. Yalnızca Allah'a kulluk ettik ve O'na hiçbir şeyi şirk koşmadık. Onun bize haram kıldığını haram, helal kıldığını da helal kıldık." [557] [557] İbn Hişâm, I. 336; Ahmed, I. 203.
Sayfa 107 - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 8. Baskı - Cafer b. Ebû Talib'in (ö. 8) Habeşistan'a hicret ettiklerinde Necaşî'ye hitaben söylediği sözler:Kitabı okudu
"Sünnet" kelimesi, birçok türevleriyle birlikte Arapların bildiği ve edebiyatında kullandığı bir kelimedir. Onlar tarafından daha çok bir kavmin âdeti, atalarının geleneği anlamında kullanılmıştır. Arabın aşina olduğu bu kelimeyi Yüce Allah, Kur'an'da kendine izafe ile "sunnetullah" veya "Allah'ın öncekiler hakkındaki uygulaması" anlamında "sunnet'ul-evvelin" [343] şeklinde kullanmıştır. "Allah" kelimesinin içerik farkına rağmen, Islam ve Cahiliyye kültürünün ortak bir kelimesi olduğu ve Kur'an'ın bu kelimeyi kullanmaya başladığında çağdaş Arapların kullanımlarına yeni ve yabancı bir isim getirmediği, [344] aynı durumun "sünnet" kelimesi için de aynen geçerli olduğu düşünülürse, Kur'an'ın getirdiği bu yeni kullanım, sünnet kelimesinin çağrıştırdığı anlamı, Allah'a izafe etmekten başka birşey değildi ve bundan "Allah'ın öteden beri süregelen ve sürecek olan, kendine özgü, değişmeyen bir davranış tarzı" olduğu anlaşıldı. [345] [343] Özsoy, Ömer, Sünnetullah, s. 58. [344] Bkz: Izutsu, Toshihiko. Kur'an'da Allah ve İnsan, ter. Süleyman Ateş, Ankara-t.y., s. 88-9. [345] Bkz: Özsoy, Ömer, a.g.e., s. 53.
Sayfa 75 - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 8. BaskıKitabı okudu
Ne Hz. Osman'ın ne Abdurrahman veya bir başkasının Hz. Ömer'in tarihe altın harflerle yazılmış adaletini, yüzyılları kucaklayan ileri görüşlü ve geniş ufuklu siyasetini gerçekleştirmeleri o kadar kolay değildi. Zira Hz. Ömer, adaleti, cesareti, feraseti ile siyasi bir deha idi ve insanlar üzerinde bir mehabeti ve karizması vardı. Oysa hilmi, yumuşaklığı ve akrabalarına düşkünlüğü ile bilinen Hz. Osman'da bu özellikler yoktu.
Sayfa 58 - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 8. Baskı - 4. Hz. Osman'ın Dilinde "Sünnet" TabiriKitabı okudu
Dünyada yükselen herşeyin, birgün geri indirilmesi ilahi bir hakikattir. Her kemalin bir zevali vardır.