Viyana'da, Gluck Kafe'de, mermer bir masanın üzerinde kitap okuyarak geçiriyor zamanlarını, Stefan Zweig'ın hikaye karakteri Jakob Mendel - Sahaf Mendel - bibliyofil Mendel. Burdaki kitap okuma tutkusu psikolojik rahatsızlık seviyesindedir. Kitaplarına daldığında çevresinden tamamen soyutlanıp, dünyadan bütün bağlarını koparıp kitaplarının içerisindeki bulduğu dünyalarda yaşıyor. Bu sanki astral bir seyahat gibi, aslında fiziksel olarak bulunduğu dünya Mendel'in hiç umrunda değil, kitaplarıyla buluştuğunda çevresindeki olan herşeye tepkisiz kalabiliyor, hiçbir şeyi görmüyor, duymuyor, hiçbir şey ona tesir etmiyor. Fakat, savaş gerçeği de Mendel'e etki etmeyecek mi? Mendel savaş gerçeklerinden kendisini soyutlayabilecek mi? Psikolojik hatta nevrotik bir öyküdür, bu. Aynı zamanda trajiktir. Hani bazı kitap yorumlarında "hikaye karakterini okumuyorsun, adeta yaşıyorsunuz" diyorlar ya, işte bu hikayede de aynen öyle oluyor.
...
Martı Yayınları'nın bu kitabında 'Leporella' başlıklı ikinci bir öykü de var, bu öyküde, patronuna saplantı derecesinde bağlılık hisseden bir hizmetçinin tabiri caizse bunalımlı hikayesi var. Bu hikayeyi önceden okumuştum fakat hangi kitaptan okuduğumu hatırlamıyorum. Farklı yayınevlerimiz yazarın öykülerini, farklı kitap başlıklarıyla yayınlıyorlar ve önceden okuduğunuz bir öyküye tekrar rast gelebiliyorsunuz. Bu, şikayet edilesi bir durum değildir zira, Zweig'ın öyküleri tekrar tekrar okunulacak seviyede iyidir.
Tavsiye olunur...
İyi okumalar...