İnsanın bedeninin bazen duygularına dair yalan söylememesi ya da söyleyememesi utanç verici. Görünüşü kurtarmak için kim kalbinin atışlarını yavaşlatabilmiş ya da yüzünün kızarmasının önüne geçebilmiş ki?
Edward'ın gözlerini ondan kaçırması ve sessizleşmesiydi. Florence'in daha fazlasını vermesini düşünerek beklemesiydi; Florence vermediği için de her şeyi yavaşlatıyor, hayal kırıklığına neden oluyordu. Aştığı her cephenin ötesinde bir yenisi çıkıyordu karşısına. Florence'in verdiği her taviz beklentiyi artırıyordu, sonra da hayal kırıklığını. En mutlu anlarında bile, Edward'ın tatmin olmamasının suçlayıcı gölgesi, bir karabasan gibi beliren, pek saklanamayan sıkıntısı hep vardı
Florence hem âşık olmak istiyordu hem de kendi olmak. Ama kendi olmak için hep hayır demesi gerekiyordu. Oysa artık kendisi değildi. Hastalıklı tarafa fırlatılmıştı, normal hayatın zıttiydi orası
Edward'ın bulunduğu çevrede erkekler açık saçık şakalar yapmakla, cinsel konularda beceriksizce böbürlenmekle ve alabildiğine içmenin tetiklediği kaba saba samimiyetlerle yetinmeliydiler, ne var ki bunlar, bir kızla tanışma şanslarını azaltıyordu.
Kuyruğa girer ya da bir bekleme odasında bekler diye cebinde her zaman karton kapaklı bir kitap, genellikle de tarih kitabı bulundururdu Edward. Okuduğu şeyleri iyice küçülmüş bir kurşun kalemle işaretlerdi.