"Biraz daha yaklaşmamız gerekecek," dedi Kaz.
Inej, "Biliyorum," dedi ve tuniğinin altından bir ip çıkarıp çatıdaki taş süslerden birine doladı.
"Sen..."
"Sen gondele varana kadar, ihtiyacımız olan bütün bilgileri toplamış olurum."
Kaz onu gebertecekti. "Beni buraya boş yere çıkardın."
"Seni buraya kibrin çıkardı." İpe asılıp gerdi. "Aşağı inerken dua edecek ve düşünecek epey zamanın olacak, bunu düşün."
Inej şapelin kenarında gözden kayboldu.
Kaz orada öylece dikildi, birkaç saniye önce Inej'in durduğu yere baktı. Onu kandırmıştı. Efendi, dürüst, dindar Hayalet onu oyuna getirmişti.
Kendi kendine söylenerek, "Sana da Azizlerine de lanet olsun," dedi ama sonra gülümsediğini fark etti.
"Bacaklarımı kıracaktı." dedi, çenesi yukarıda, sesi belli belirsiz titreyerek. "O zaman da gelir miydin benim için, Kaz? Duvara tırmanamasam ya da ip üzerinde yürüyemesem? Artık hayalet olmasam?"
"Senin için gelirdim," dedi ve Inej'in ona attığı temkinli bakışları görünce tekrar söyledi. "Senin için gelirdim. Yürüyemeseydim sürünerek gelirdim, ne kadar yaralı olursak olalım oradan birlikte savaşarak çıkardık, bıçaklar çekili, ateş ederek. Çünkü biz böyleyiz. Mücadeleyi asla bırakmayız."