"(...) diyebiliriz ki, sanat ve bilim eserinin kalitesini ve sanatkârın şöhretini, çok kez hükümdar belirlerdi. Bir eserin "makbûl ve mu'teber olması" her şeyden önce sultanın iltifatına bağlı idi."
Yaltaklanma ve itisâbın sanatla bağdaştırılmış, kurumlaşmış biçimi de kasîde sunmak, sultanı ve paşaları en abartılı parlak ifadelerle göklere çıkarmakta görülür.
Osmanlı’nın Fâtih Sultan Mehmed ile başlayan en ileri bir İslâm İmparatorluğu olma iddiası sonucu olarak, bu bölgelerden (İran-orta asya) âlim, sanatçı, münşî ve şâirler davet
ediliyor ve el üstünde tutuluyordu.