... büyüklerle açık açık konuşmayı başarmak, Ağustos ayında kar yağması kadar düşük bir olasılıktı. Yetişkinler genelde sevmedikleri soruları ya duymazdan gelir ya da gülerek geçiştirirdi. Bazen de kızıp azarlar; konunun üzerini kapatırlardı.
İnsan, sırf başkalarına ayak uydurmak için arkadaşıyla alay etmemeliydi. “Yalandan dostum olacağına kendi kendime oynarım daha iyi,” diyordu Sakız Sardunya. Yalnızdı. Bazen ona öyle geliyordu ki yeryüzünde tek başınaydı.
Kaplumbağaları sadece yemle besliyordu. Bir de kabukları kalınlaşsın diye kalsiyum tabletleri veriyordu. Çünkü kabukları sağlam olmazsa kendilerini koruyamazlardı. Kim bilir belki insanlar da böyleydi. Kabukları yoktu evet, ama hayatın zorluklarına karşı güçlü olmaları gerekliydi.
Acaba insan tüm bir kütüphaneyi okuyabilir miydi? Kaç yıl sürerdi bu kadar kitabı bitirmek?Üstelik sürekli yeni kitaplar çıkıyordu. Kütüphaneler de çocuklar gibi hızla büyüyordu
"Çok doğru bir gözlem, aferin.Biz insanlar 'herşeyi kendimize göre' anlıyoruz.Oysa dünyanın merkezinde değiliz.Kimse değil.Neresi "uzak",neresi "yakın",neresi "güney",neresi "kuzey"...Bunlar hep bakan göze göre değişir."