Belki de, terk etmeliyim buraları. Gitmeliyim. Adım da Sâlik olmalı…
Tam kırk gün. Sessiz, tenha, karanlık bir taş odada O’nu bulmaya, O’nunla dolmaya…
Varlığın ortasında bir ben ‘yok’um sanki. Her şeyin sırrı gelip de pul pul üzerime dökülsün diye bekledim onca zaman, ama nafile.
Köhne aynaların ‘sırr’ı döküldü sadece…
Gözlerimi kapatıp açtığımda anlasam bunların bir rüya olduğunu…
Ben, ben şimdi…
Heybesindeki balığı kaybetmiş Musa Nebi gibiyim.