O gün güneş kıldan bir çul gibi kararacak ve ay kan gibi olacak ve gökyüzünün yıldızları incir ağacından düşen ham incirler gibi dünyaya dökülecek ve yeryüzünün kralları korkudan titreyecek.
Canımı yakan başımdaki taç, güllerden yapılmış tacım. Bu çiçekler ateş gibi. Alnımı yakıyorlar.Ah! Şimdi nefes alabiliyorum. Ne kadarda kırmızı yaprakları var. Sanki örtünün üstündeki kan lekeleri. Önemli değil.Gördüğümüz her şeyde simgeler bulmak akıllıca değil.Hayatı imkansız kılar bu.
Ama sen güzeldin! Bedenin gümüş ayaklar üzerine inşa edilmiş fildişinden sütunlardı. Gümüşten zambaklarla ve güvercinlerle dolu bir bahçeydi. Fildişi siperlerle çevrilmiş gümüşten bir kuleydi. Dünyada senin vücudun kadar beyaz hiçbir şey yoktu. Dünyada senin saçların kadar siyah hiçbir şey yoktu. Tüm dünyada senin ağzın kadar kırmızı bir şey yoktu. Sesin tuhaf kokular yayan bir buhurdanlıktı ve sana baktığımda garip bir müzik duyardım. Ah! Neden bana bakmadın? Ellerinin ve küfürlerinin örtüsüyle yüzünü sakladın. Gözlerinin üstüne Tanrı'sını görmek isteyenin bağını koydun. İşte sen Tanrı'nı gördün, ama beni, beni asla görmedin.