Öğretmenler gününde hediye gelmişti anca nasip oldu okumak..
Safveti Ziya'nın Salon Köşelerinde romanı 1898'de Servet-i Fünun dergisinde bazı kısımları sansürlenerek tefrika edilmiş, daha sonra 1912 yılında kitap olarak basılmış.
Romanın baş kahramanı Şekip’in öldüğünü daha baştan öğreniyoruz. Ölmeden yazdığı kendi hikayesini okuyoruz. Şekip tam bir salon erkeği ve harika bir “valsör”dür. İstanbul’da yaşamasına rağmen bütün arkadaşları ecnebi olan Şekip’e günün birinde Lydia Sanşayn adlı “süzük gözlü” bir İngiliz kızını takdim ederler. E o zaman VALS
Bu ikisi nedense birbirini iğneliyor sürekli ve gizlice de seviyorlar. Şekip 3. şahsa pek ilginç gelmeyecek devrelerden geçen aşklarına bir anlam kazandırmak için Lydia’ya evlenme teklif edecekken onun ailesi ile Londra’ya geri döneceğini öğrenir. Son görüşmelerinde Lydia Londra’ya onun da gelmesini rica eder ama anlaşılan Şekip hür değildir, gidemeyecektir. Eveleyip gevelerken Lydia onu vatanı için uğraşan bir hürriyet kahramanı sanınca hayatının boşluğunu daha iyi anlayan Şekip kahrolur (sonra da gitmiş kendini öldürmüş).
Ha bir de, bu son görüşmede Lydia bir hatıra olarak altın bileziğini çıkarıp Şekip’in koluna takıyor, hiç çıkarmamasını istiyor. Nasıl ya???