Normal boyutlarına göre oldukça uzun olan koltuğun ortasında oturup kafasını geriye doğru yaslamış olan Ahmet kimin geldiğini görmek için bakışlarını ona doğru çevirdiğinde tüm hislerinden arınmışcasına önce ağabeyine sonra da merdivenlere doğru baktı. "Esmer'e ne yaptın?" diye sordu. "Gerçi o kolay teslim olmamıştır ama sonuçta sen de Mehmet Sancaktar'sın, öyle değil mi?"
"Kesinlikle kolay olmadı ama dediğin gibi, şanssızlığı benimle karşılaşması oldu."
"Yazık, oysa iyi dosttu."
Mehmet çok saygılı, çok anlayışlı, çok şefkatli, çok çekici ve çok fazla güç demekti. Kısacası adam her şeyiyle çoktu ve ulaşılmaz görünüyordu. İstemeden de olsa Esmer ona bu kadar yakın olduğu için kendini şanslı kabul etti.
"Değiştiremeyeceğin şeylere izin verdiğin için hissettiklerinin yarası kurşun yarasından bile daha derin oluyor. Çünkü seni acı değil,suçluluk bitiriyor."
“Hazırlıklar tamam, seni buradan izleyeceğim.”
“Bana copilot olmak ister misin?”
“Ah hayır, seyretmeyi tercih ederim.”
“Çok şey kaçıracaksın,” diyen Esmer’in sözünü yanlarındaki adam böldü. “Mehmet Bey’in bu konudaki ustalığından haberiniz yok mu?”
Rolün sona erip de perde senin için son kez kapandığında geride bıraktıkların için değil, yaşayamadıklarından dolayı sadece kendin için ağlamalısın.....