Gerçeğe tüm ayrıntılarıyla ayna tutma amacını gerçekleştirebilmesi için Van Eyck'in resim tekniğini geliştirmesi gerekiyordu. Yağlı boyayı keşfeden odur. Orta Çag boyunca kullanılan sivinin ana içerigi, bu iş için çok uygun ancak oldukça çabuk kuruyan yumurta oldu. Bu şekilde hazırlanan renklere ve bu yöntemle yapilan resimlere tempera (tutkall boya-çev.) adini veriyoruz. Tempera boyalar, renkler arasinda yumuşak geçişler yapmaya izin veremediği için Jan van Eyck'in bu reçeteden pek hoşnut olmadığı anlaşılıyor. Eğer yumurta yerine yağ kullanirsa çok daha yavaş ve hassas çalışılabilirdi.
Çünkü halkların adetleri hiç bir işe yaramaz: Ormandan bir ağaç kesilir, işçi elindeki baltayala ona biçim verir. Onu gümüş ve altinla süslerler. Hepsi palmiye ağacı gibi dimdiktir, ama konuşamazlar: kendiliklerinden bir adım bile atamadıkları için taşınmaları gerekir. Onlardan korkmayınız, onlar kötülük yapamazlar, iyilik de edemezler.
Francis Bacon der ki: "Sanat, tabiata iIave ediImiş insandır."
☀
Geçmişten bugüne, ifadenin en düşsel biçimi sanat.
Benim nefes alma, kendini dinleme ve kendini var etme yerim oldu her zaman.
Sanata dair ne okusam, ne öğrensem ve yeteneklerim izin verdiğince ne üretsem az geliyor. Sanatla ilgili bitmez bir açlık, sonsuz bir merak içindeyim.
Ve biliyorum ki ucundan kıyısından bile olsa hayatına sanatın değdiği kim varsa, artık o kişi için çok şey değişmiştir.
☀
Dünya Sanat Günü kutlu olsun.
Eadweard Muybridge/ Dörtnala koşan atlar 1872 (art arda çekilmiş fotoğraf dizisi
...tablolarda ve baskı resimlerde atlar genellikle dört bacağı gergin bir şekilde havada asılı durur gibi görünüyordu. Yaklaşık elli yıl sonra fotoğraf makineleri koşan atların yüksek enstantane hızında çekimlerini yapacak düzeye ulaştıklarında, ortaya çıkan görüntüler hem ressamların hem de izleyicilerin o güne değin yanıldıklarını kanıtladı. Hiçbir at, bize "doğal" görünen şekilde koşmaz. Her bacak, yerden kesildiği anda, yere bir sonraki vuruşa hazırlanmak için hareket etmeye devam eder. Bir an düşünürsek, bunun başka türlü olmayacağını anlarız. Yine de ressamlar bu yeni bulguya dayanarak atları gerçekte hareket ettiği gibi çizmeye başladıklarında herkes bu tabloları yanlış olduğu gerekçesiyle eleştirdi.
Hepimiz alışıla gelmiş biçimleri ya da renkleri tek doğrular olarak kabul etmeye eğilimliyizdir.
Sy. 28