Cinsiyetçi aklın en büyük marifeti, cinsiyetçiliğini gizleyebilmesindedir. Bir de koşulların gücüne sığınabilmesinde. Kadınlar yoktu “masum” cümlesine uzun yıllar biz kadınlar bu nedenle ikna olmuş, kanmıştık. Oysa bu ideolojik yalan, erkeklerle kadınlar arasında verilen kurtuluş mücadelesinde egemen tarafı temsil eden erkeklerin, egemenlikleri altında ezip sömürdükleri kadınları mücadele alanında, onları daha alana inmeden ideolojik olarak teslim almaktan başka bir şey değildi.
Tarihsel açıdan var olamamak, ancak yaşamamış olmakla mümkün. Aynı kaderi yaşayan toplumsal bir grubun mutlaka geriye bıraktıkları olacaktır. Kadınlar da yaşadılar. Üstelik toplumsal bir grup olarak yaşadılar. Mademki kadınlar var ve yaşadılar, bir de tarihleri olmalıydı. Oysa görünürde yoktu. Evet, ama görüneni kim, nasıl görüp, gösteriyordu? Neyin görüneceğine ya da görünmeyeceğine kimler karar veriyordu? Kadınların tarihini kimin, hangi iktidarı, ne için gizliyordu?
İnsan aklı bir kere yola koyuldu mu, onu durdurmak mümkün olmuyor.
Bu kitap, bu ve benzeri sorgulamalardan yola çıkarak Türkiye’nin sosyalist mücadele açısından en hareketli olduğu 1960 ve 1970’li yıllara sosyalist örgütlerde mücadele eden kadınların gözüyle bakmakla kalmıyor, kadınların kendi sosyalist geleneklerine ilişkin yaptıkları cinsiyetçi sorgulamalarla feminist ve sosyalist mücadeleye dair önemli deneyimler de aktarmış oluyor.
İçindekiler:
Sunuş
Teşekkür
Sevim Belli – Kesik saçlı devrimci kadın
Latife Fegan – Kadın sosyal sınıfımız kurtuluşu için ne yapmalı?
Nurten Tuç – Okuyacağım, Madam Curie gibi bilim yapacağım
İlkay Alptekin Demir – 70’li yılların devrimci mücadelesine ruh veren kadınlar
Necmiye Alpay – Feminist kitapları okuyorduk, sözünü dinlemiyorduk
Ümide Aysu – Kadınlar için feminizmden başka kurtuluş yolu yok
Serap Mutlu Doğan – İlla kazanacağız
Mukaddes Erdoğdu Çelik – Koğuşun en küçük kadını
Nilgün Yurdalan – Başka bir tarih yazıyoruz
Gülseren Pusatlıoğlu – Eş yoldaştan, özgür kadına