Bianca, liseli bir genç kızdır. Hiçbir erkekle alakası yoktur. Keskin dilli, aksi bir kızdır. Notları çok iyidir ve sınıfında Toby adında zeki çocuktan hoşlanıyordur. Toby’den ne kadar hoşlanıyorsa, Wesley’den o kadar nefret ediyordur. Wesley, kendine yanaşan her kızla yatan, daima kızlarla beraber olan, yakışıklı bir oğlan.
Olay, Bianca ve en yakın iki arkadaşı Casey ve Jessica ile bara gitmesiyle başlar. Barlardan ve gürültüden nefret eden Bianca, barın önünde otururken yanına Wesley gelir. Kendisine ‘Sap’ lakabı takar. Silik, aksi, paspal. Bianca, bu lakabın etkisinden kurtulamaz. Sürekli bunu düşünür. Bianca’nın aile mevzularından sonraki hareketleri ve bu sap lakabının kendisine ne hissettirdiklerini okuyoruz.
İşte olayın asıl mevzusu bu. Sap lafından sonra sürekli ‘ben sapım, bana hangi erkek baksın, ben sapım’ falan ediyor ki bu sinirimi bozdu. Gerçeklerden kaçmak için farklı bir yola başvurmasına bir şey demiyorum, rahatsız olmadım. Onun dışında okunabilir, gayet eğlenceli bir gençlik kitabı. Okurken kahkaha attığım yerler de oldu. O kadar polisiye kitaplarından sonra dinlenmek için iyi bir durak oldu. Kitabın içinde kitap spoilerı yemeseydim iyiydi…