Orhan Azizoğlu çevirisini hiç beğenmedim çünkü okurken bakıyorum Türk Klasiğimi acaba diye ama hayır, isteseydim Türk edebiyatından okurdum. Günümüzde kullanılmayan eski sözcüklerle yapılmış çeviri. Tolstoy, Dostoyevski ya da Stendhal okurken görmediğim sözcüklerle karşı karşıyayım. Şaşırıyorum çünkü elle tutulabilecek edebi özellikleri içinde barındıran aman aman bir konusuda yok kitabın.
Yazım Hataları: rüzgârıyle, iştiha, âbi, tabiî, pastım, ayağiyle, apulet, kıravat, elörmesi, yalpalıya, kafalariyle, reddedemiyeceğim, cesurâne, sallıyarak, unutmıyalım...
Uzayıp gidiyor liste böyle böyle. Türkçe öğretmeni veya bilirkişi değilim ama iki gözüm var ve bunları görmememin olanağı sıfır. Çok düzgün Türkçe konuşup telaffuz ediyorum da demiyorum ama gelgelelim kitap okuyarak daha iyi bir Türkçe öğrenmek ve konuşmak istiyorum.
Severek başlayacağımı düşündüm ama sırf çeviri yüzünden bir türlü tat alamadan devam ettim. Yine de iyi bir kaç cümle kuracak olursam bu yazarla ilgili olur. O cümlelerde; olay örgüsü sabit bir konu üzerinde takılı kalmamış ve karakterlerin her an hareket halinde yerlerinde duramıyor olması John Steinbeck'in alışılmışın dışında bir cümle kurma yeteneği olduğunu ve güçlü bir kaleme sahip olduğu gibi güçlü de bir gözlemci olduğunu gösterir. Kısacası John Steinbeck üzerinde çokca kafa yorulmuş bir esere imza atmış ama çevirinin başarısızlığı yüzünden elden ele hakettiği derecede dolaşmamış diyebilirim ve dedim. Üzgünüm.