Murat Özyaşar'ın ikinci öykü kitabı olan Sarı Kahkaha'nın ilk baskı tarihi 2015 yılı.İlk kitabı olan Ayna Çarpması'ndan tam 7 yıl sonra yayımlanmış yani.Ayna Çarpması ilk kitap olmanın çok ötesindeydi.Karşılaştığım en başarılı ilk kitaplardan biriydi.Çok özgün bir dile sahipti, o özgün dil Sarı Kahkaha'da da hiç bozulmamış, hatta çok daha gelişmiş kanımca.Murat Özyaşar'ın en önemli özelliği, ait olduğu coğrafyanın ( bizim de elbette) dertlerini çok iyi bir şekilde metinlerine yedirmesi.Öyle ustalıkla yapıyor ki bunu... "Cümlelerin anlamları yoktur, anlamların cümleleri var. Her anlamın bir cümlesi olmadığı için de hikayeler var." diyen Özyaşar, metinlerinde bunu sonuna kadar hissettiriyor.Her cümlesi bir şiir dizesi gibi, ancak şiirsellik hikâye kurgusunun önüne geçmiyor.Hikâyenin olay örgüsü şiirle gölgelenmiyor.Sanırım benim de en sevdiğim anlatım türü bu.Ayna Çarpması'ndaki anne imgesi,Sarı Kahkaha'da babaya bırakmış yerini gözlemlediğim kadarıyla.
"Herkes geldi, dua ve fatiha.
Herkes gitti, dua ve fatiha. "Başınız sağ olsun."
"Sağ ol."
..."Başınız sağ olsun."
"Sağ ol."
Ama niye?
Bu uzun soruyla,sadece biz, babamın ilk akşamına oturduk.Babamdan söz edip sapsarı güldük, ağzımız dolu kahkaha.
Bütün yas evlerinde olurmuş, herkes gider, geriye çekirdek aile kalırmış. Ölenin ardından konuşmanın vaktiymiş artık başlayan. Kimi zaman komik bir anı, kimi zaman ölenin anlattığı bir fıkra, bazı bazı yaptığı şakalar, en sevdiği film, hep unuttuğu o şarkı, beleş tepede izlenen o maç, olur olmaz sızdığı uyku ve daha neler neler anlatıldıkça yas evinde kahkaha tufanı koparmış. Kahkahalar gitgide kolaylanır, bir sese bir işarete bakarmış herkes katıla katıla gülmek için. Evin önünden biri geçse o ara, yemin billah edebilirlermiş o evin yas evi olmadığına. Herkes ölüsünün ardından kahkaha atar, işte bu krizin, işte bu kahkahanın adıymış Sarı Kahkaha." syf 87