Usta kalemin bu değerli eserinden özetle anladığım:
Her şeyin kolayı da zoru da insanın elinde.
Yazar; işlerin yavaş yürümesi, prosedürler, evraklar, küçük sorunların çözümsüzlüğü, kısacası bürokrasinin hantallığını eleştiriyor.
Bir sistemin yozlaşması sonucunda,
- İnsanlar işleri lehlerine çevirmek için her türlü dalavere çevirirler.
- En basit işlerde çalışan insanlar, büyük görevleri varmış gibi böbürlenirler.
- İnsanlar birbirlerinin kuyusunu kazmak için yapmadıkları iş kalmaz.
Başka ne tür sonuçlar doğduğunu birçok madde daha sayabiliriz. Ki zaten sizin de malumunuz...
Kitapta: Bir görevlendirme var ama fi tarihinde yapılmış bir görevlendirme. Söz konusu atama yazısı ortada yok. Görevle ilgili yapılacak iş yok. Atanan kişi, görevine başlamak için Şato'ya gitmek istiyor fakat izin yok. Her defasında basit ama büyük engellerle karşılaşıyor.
Ana tema ve eleştiri konusu farklı olsa da bana George Orwell'ın 1984'ünü anımsattı.
Yazarın kalemi güçlü ve kitabın edebî yönü zengin. Olaylar ağır ilerlese de kendini okutturuyor.
Eleştirilebilecek birkaç yönü var. Yazar kitabı bitiremeden öldüğü için bunlara değinmemek daha doğru olur.
#kitapalıntıları
- Bu dünyada büyük engeller var, hedefler büyüdükçe onlar da büyüyor. s.46
- Memurlar çok eğitimlidirler, ama tek yönlü olarak: Bir memur, kendi alanındaki konularda tek bir sözcüğün ardındaki bütün düşünce silsilesini görür, ancak başka bir alandaki konuları ona saatlerce açıklasan, nazikçe kafasını sallayabilir ama zerre kadar anlamaz. s.226