“İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyordu.
Düşünüyor, düşünüyordu, şakakları ağrımaya başlayana kadar düşünüyordu.
Hiçbir şey olmuyordu.
İnsan yalnız kalıyordu.
Yalnız, yalnız..."
Suskunluğun siyah okyanusundaki cam fanuslu bir dalgıç gibi yaşıyordu insan; dahası kendisini dış dünyaya çekecek olan halatın kopmuş olduğunu ve o sessiz derinlikten hiçbir zaman yukarı çekilmeyeceğini fark eden bir dalgıç gibi...
Her biri bir yere, ben başka türlü yere yürümüşüm. Vardığım yeri, içlerinde kıvrılıp kaldığım halleri sadece sebeplerle açıklamakta zorlanıyorum. Klişe ama hakikat! Her insan bir âlem, biricik… Kan bağıyla hayatımda duranlar doğdukları şeyi kendilerine “ev” bilmişken, kaderim “yolda olmak” olmuş. Kıvrılıp kalmamış, önüme öylece çıkan patikaya