Her insanın düşünce yapısında kendine ait bir üslup vardır ki ben de yorumumu kendi tarzıma uygun yapabilmeyi başarabilirim umarım.
Bana hiç ilgimi çekmeyecek bir aktivite sorsanız satranç derim, çünkü bu oyun yüksek bir sabır derin bir ileri görüşlülüğün temsilidir. Ben yapı gereği sabırsız ve hayatta yaptığım hatalar göz önünde bulundurulursa ileri görüşlü olmayan biriyim. Gel gelelim bu kitap bana bu oyunun ne kadar güzel ve hayatta karşıma çıkabilecek herşeye dair bir strateji kurulabileceğini gösterdi.
Yazar aslında kahramanın yalnızlığının istemsizce ortaya çıkardığı bu zorunlu aktiviteyi nasıl zevke dönüştürdüğünden bahsediyor. Kendine öyle bir dünya yaratıyor ki her türlü güçlükten zihinsel aktivitelerle kurtulabiliyor.
Aynı zamanda kahraman başarılı birinin olması gereken mütevazılıkta bütün yeteneklerini sergileyebiliyor ve insanların saygısını bu davranışıyla kazanabiliyor. Bu da hayatta alabileceğimiz en büyük ders olmalı.
Yaşadığımız zorluklar ve karşımıza çıkan kötü insanlar yüzünden bir genelleme yapmamak gerektiğini de kahramanın “ bu dünyada hala içtenlikle gülümseyen insanlar kalmıştı.” cümlesinden çıkarabiliyorum.
Ben istemeyerek sadece vakit geçirmek için elime aldığım bu kitaba hayranlık duydum.
Bu kitaptan sonra satranç öğrenmeliyim diyemem ama en zor anda bile o durumdan kurtulmak için bir uğraş bulabileceğimi ve bu uğraşın hayatımızın başrolü olabileceğini bir kez daha anladım...