Saydam Şeyler dil işçisi, betimleme ustası, sözcük oyunlarının piri, kurgunun büyük ustası Nabokov'un yüz yirmi sayfalık müthiş kitabıdır. Okurun metinle biraz cebelleşmesini isteyen Nabokov, romanın final bölümüne kadar açık vermez, bazı şeyler gizemli kalır. Final bölümünde ise neler olduğunu açığa çıkararak fazlaca meraklanmış okurun merakını giderir, boşlukta kalmış şeylerin zeminine oturmasını sağlayarak bütün sisleri dağıtır.
Saydam Şeyler, ince bir roman olmasına rağmen Nabokov'un edebiyatının, roman anlayışının tüm öğelerini barındıran tipik bir eserdir.
Romanda Lolita'ya yapılan atıf, daha doğrusu anıştırma da gayet çarpıcıdır. Roman esasen geçmişi yeniden yakalamak için yolculuğa çıkan Hugh Person'ın içsel yolculuğunu anlatmaktadır. Saydam Şeyler'in izini süren Person, geçmişi bir yerinden tutup yakalamayı, yaşadığı şeyleri tekrar hatırlamayı ve böylece esasen geçmişe ağıt yakmayı amaçlamaktadır. 25'nci bölüm şöyle başlar ve Person'un geçmişte ne aradığını sanki burada belirtir:
Yaptığın hac yolculuğundan ne ummuştun Person? Küllenmiş acıların salt aynada yeniden yansımasını mı? Eski bir taşın göstereceği sempatiyi mi? Goodgrief'in ürkütücü "doğduğum evi hatırlıyorum" undan ya da aslında, Proust'un arayışından tamamen farklı bir anlamda, kaybolmuş zamanı bulma arayışını mı? Person, burada sıkıntıdan ve üzüntüden başka bir şey yaşamamıştı ( yalnız bir kez, son çıkışının sonunda hissettikleri hariç). İç karartıcı Witt'i yeniden ziyaret etmesine başka bir şey neden olmuştu.
O nedeni de şu şekilde belirtir yazar:
Özlediği şey, kesin olarak anımsadığı bir çevrede Armande'nin asıl imgesiyle bir an önce temas kurabilmekti.
Karısını öldüren, önce hapse sonra akıl hastanesine daha sonra da hayata tekrar karışan Person'ın geçmişi yakalama peşinde uğraşısını ortaya koymaktadır. Karısıyla daha önce kaldığı otel odasını kiralayan ve "rüyaya yatan" Person, Armande'nin rüyasına, yatağına gelmesini beklerken otelin aşağısından yukarı doğru gelen dumana, alevlere karşı çaresizdir. En son gördüğü şey ise akkor hâlindeki bir ateştir. Artık bir varlık durumundan diğerine geçiş zamanıdır.
Okunması kolay olmayan bu yapıt, üç ayrı zaman kullanarak yazılmış dolaylı anlatımın, sıradışı kurgunun müthiş bir örneğidir.
Nabokov hayranları Saydam Şeyler'i mutlaka okumalıdırlar.