Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Schrödinger’in Kedisinin Peşinde

John Gribbin

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Atomun "gördüğü" ve "hissettiği" şey elektronların kendisidir, kimyayı açıklayan şey de elektron bulutlarının arasındaki etkileşimdir.
"Biz ne olduğunu görmek için kutunun içine bakana kadar atomun bozunması ne meydana gelmiştir ne de gelmemiştir, kedi ne ölmüştür, ne de ölmemiştir. Kuantum mekaniğinin katışıksız versiyonunu kabul eden kuramcılar bir gözlemcinin neler olup bittiğini görmek için kutunun içine bakacağı zamana kadar kendinin bir tür belirsiz durumda var olduğunu, ne sağ ne ölü olduğunu söylüyor. Gözlemlenmediği sürece hiçbir şey gerçek değildir."
Reklam
Filozoflar geçmişin hiçbir anlamı olmaması konusunda çok uzun zaman kafa yormuşlardır - geçmişin bir varlığı yoktur, tabii şimdiki zamanda kaydedilmiş hali hariç.
Kuantum dünyasında emin olduğumuz tek şey sağduyumuza güvenmemek ve sadece doğrudan gördüğümüz ya da aletlerimizle net bir şekilde tespit ettiğimiz şeylere inanmak gerektiğidir. Bir kutunun içinde ne olduğunu içine bakmadıkça bilmeyiz.
Bakmadığımız sürece hiçbir şey gerçek değildir ve bakmayı bıraktığımız anda gerçekliği sona erer.
Klasik dünyada her şeyin bir sebebi vardır. Her olayın sebebinin izini zamanda geriye giderek takip edebilirsiniz. Sebebi yaratan sebebi, onu yaratan sebebi ve (eğer evren bilimciyseniz) ta büyük patlamaya kadar, yok eğer kafanıza yatan model dini bir mahiyet taşıyorsa da Yaradılış anına kadar böyle gidebilirsiniz. Fakat kuantum dünyasında radyoaktif bozunmaya ve atom düzeyindeki geçişlere bakar bakmaz böyle doğrudan bir nedensellik ortadan kalkıyor. Elektron bir enerji seviyesinden ötekine belli bir zamanda ve belli bir sebeple geçmiyor. Düşük enerji seviyesi istatistiksel açıdan atom için daha arzu edilir bir şey, o yüzden de elektronun er ya da geç böyle bir geçiş yapması oldukça muhtemeldir (ne kadar muhtemel olduğu da niceliksel olarak belirlenebilir). Fakat geçişin ne zaman meydana geleceğini söylemenin bir yolu yok. Ne dışarıdan elektronu iten bir etken, ne de içten işleyip sıçramayı zamanlayan bir saat var. Oluyor işte, durduk yere, o zaman olmuyor da, bu zaman oluyor. Bu, katı nedensellikle bağları pek koparmıyor ve pek çok on dokuzuncu yüzyıl bilim adamı bundan dehşete kapılmış olsalar da bu kitabın okurlarının fazla endişeye kapıldığını sanmam. Bu sadece buzdağının ucu, kuantum dünyasının gerçek tuhaflığını gösteren ilk ipucu ve önemi zamanında fark edilmemiş olsa da dikkate değer. Bu ipucu da 1916'da geldi, hem de Einstein'dan.
Reklam
Hepimizin aslında hiçbir gerçek tercih söz konusu olmadan, hayatta önceden belirlenmiş izleri takip eden birer kukla olmamız mümkün müydü?
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.