Ah aşk, nasıl da karışıyor karanlık ateşle
Ne garip acılar eşlik ediyor zaferlerine!
Acaba sen kendin kördün diye mi biz, senin şehitlerin,
Bir daha hiç görmemeye mahkumuz yüzünü birbirimizin
demek işin var diye gitmek zorundasın!
ah, en kötü hastalığı budur işte aşkın;
yoksulu, pasaklıyı, ikiyüzlüyü benimser de,
işi gücü olanı benimsemez.
işin varken sevişmeye kalkışırsan eğer,
bu, evli olup kadın peşinde koşmaya benzer.
iki üç kez sevmiştim seni,
yüzünü görmeden, adını duymadan önce.
hani taparız ya meleklere, bize göründüklerinde:
kimi bir ses, kimi belirsiz bir alev gibi.
gene senin bulunduğun yere geldiğimde,
gördüğüm çok güzel, görkemli bir hiçti.
ona yar olmayacağını bile bile
sana el koyarken, aynı kafadaymış benimle dünya;
çünkü senden başka her şey her zaman benim olacağı yerde,
yalnız bir saatliğine benim ol yeter bana.