Şunda bir yavruya meyil aldırdım
Alıp oynamalı sel kenarında
Giyinmiş, kuşanmış türlü libası
İnce kemer bağlı bel kenarında
Yüzüne vurduğum sırmalı peçe
O yâre ettiğim emekler hiçe
Belki güzellerin kervanı geçe
Baççıyım, beklerim yol kenarında
Sırma sandım kirpiğini,kaşını
Delik deşik ettim sinem başını
Uzadır boynunu arar eşini
Bir tek suna gördüm göl kenarında
KARAC'OĞLAN der ki, salınıp gezme
Gören âşıkların bağrını ezme
Bal dudak üstünde altın hırızma
İnciden diş gördüm, dil kenarında.
BÜLBÜL NE YATARSIN BAHAR ERİŞTİ
Bülbül ne yatarsın, bahar erişti?
Ulu sular bulandığı zamandır.
Kat kat olup gül yaprağa karıştı,
Yine bülbül kul olduğu zamandır.
Yine bahar oldu, açıldı güller,
Figana başladı yine bülbüller.
Başka bir hâl olup açtı sümbüller,
Âşıkların del'olduğu zamandır.
Yine bülbül bilir gülün hâlinden,
Yeter, deli oldum yârin elinden.
Aşıp aşıp gelir yayla belinden,
Yârdan bize gel olduğu zamandır.
Yine geldi türlü baharlar, bağlar,
Bülbül figan edip hasretle çağlar.
Türlü çiçeklerle bezenmiş dağlar,
Ulu dağlar yol olduğu zamandır.
Karac'oğlan der ki: Geçti çağlarım,
Meyve vermez oldu gönül bağlarım,
Aklıma geldikçe durmaz ağlarım,
Gözyaşlarım sel olduğu zamandır.