Yılın son kitabı da bitti. Sefiller'in yeri her zaman farklı bir yerde olacak artık. Okuması keyifli bir serüven oldu. Sıkıldığım kısımlar olsa da genel olarak akıcıydı.
Jean Valjean isimli eski kürek mahkumunun hikayesi başta olmak üzere birçok kişinin hikayesi yer alıyor kitapta. Fantine, Cosette, Marius, Thanerdier, Javert... Hepsi özenle düşünülmüş karakterler. Anlatılanlar insanın yüreğine işliyor adeta.
Konuya gelecek olursak; Jan Valjean ekmek çaldığı için kürek mahkumu oluyor. Kaçma deneyimleri ile bu ceza uzadıkça uzuyor. Cezasını tamamladıktan sonra ise kimse onu bulunduğu yerde istemiyor, çünkü kürek mahkumu. Jan Valjean tanıştığı bir piskopos sayesinde kendi ile birlikte etrafındaki insanların da hayatına dokunmaya başlıyor.
Bunların yanı sıra dönemin tarihi de anlatılıyor. Waterloo savaşı, Fransız devrimi gibi çarpıcı tarihi olaylar mevcut. Öyle kısa kısa da anlatılmıyor. Bu kısımları okurken sıkıldım açıkçası ancak çok bilgilendiriciydi.
Çocuk işçilerden tutun da hayata tutunmaya çalışan kadınlara kadar çok şey anlatılıyor bu kitapta. Sisteme yönelik güçlü bir eleştiri söz konusu. Siyaset, din, toplumun yapısı, savaşlar... İnsana, insan olduğunu hatırlatan bir kitap oldu benim için. Çoğu olayın da gerçek hayattan alınmış olması insanı üzüyor. Böyle hayatlar vardı sonuçta tarihte ve bu insanları konuşmaya, onlar için bir şey yapmaya çalışmamakla birlikte, daha ileri bir boyut olarak görmeye bile tahammül edemiyoruz.
Başta da dediğim gibi yer yer sıkılmış olsam da çok keyifli bir serüvendi. Kesinlikle okunması gereken bir klasik. Herkese keyifli okumalar :))