“Ağaç gövdeleri, ince fidanlar, dallar, çiçekler, yapraklar, otlar, filizler, dikenler birbirine geçmiş, karışmış, birleşmiş, kaynamış mı. Sanki bitkiler, bu üç yüz kadem-karelik bir yerde birbirine sımsıkı sarılarak, yaratıcının huzurunda insanlığın kardeşliği misali olan kutsal kardeşliğin ve birlik olmanın sırlarını ilan edip uygulamıştı. Bu bahçe artık bir bahçe değil, belki iri bir çalılıktı. Yani bir orman gibi, içine işlenemez bir memleket gibi yerleşilmiş, bir kuş yuvası gibi titrek, iri bir kilise gibi karanlık, bir çiçek demeti gibi kokulu, bir makber gibi tenha, bir cemiyet gibi diri bir şeydi.”