- " (...) Ruh bedenden ayrıldıktan sonra eğer ulvî ise yükseklere çıkar, süflî ise aşağılara düşer, fakat misâl âlemine uğramaz. Misâl âlemi, (sinema perdesi gibi) görmek içindir, içine girmek için değil...
Oluş ve içinde bulunuş yerleri, ruh âlemiyle madde âlemidir.
Misâl âlemi bu iki âlemin aynasından başka bir şey değildir.
Rüyâda ve misâl âleminde görülen acı, görenin müstehak olduğu elemden bir işarettir ve sahibini tenbih için tecelli etmiştir..."
Jean-Paul Sartre, 1943'de çıkan bir eserinde, varlık araştırmasında uğradığı hayâl kırıklıklarını anlatır. Ona göre hayâl kırıklıkları, varlık içinde yaptığı tahlillerin daima boşluk götürmesinden ötürüdür.
Fenomenolojik varlıkbilim araştırması insanı dönüp dolaşıp kendisine götürmektedir; insanın dışında hiçbir şey bulamaz ve bilemez. İçi ve kendiliğindenliği anlaşılabilen tek şey, insan şuurudur. Varlık sadece odur, bu varlığın çevresiyle olan ilişkisi daima "boşluk"a çıkar."
Albert Camus'ya göre de:
- "Kâinat uyumsuzdur ve bilinemez. İşte ağaç, sertliğini duyuyoruz.
Bu kadarla yetinmek zorundayız. İlim, giderek bize elektronların bir çekirdek çevresinde toplandıkları görünmez bir gezegenler takımından söz edecektir. Bu faraziyedir. Böylece dönüp dolaşıp şiirin alanına geldiğimizi ve hiçbir şeyi bilemeyeceğimizi anlarız..."
- "Masiva" ismi verilen imkânlar âlemi üç kısma bölünmüştür. Misâl âlemi, ruh âlemiyle, madde âlemi arasında berzah, kavşak çizgisidir.
Misâl âlemi ayna gibidir. Ruh ve madde âlemleri arasındaki mânâlar bu aynayla, lâtif sûretler hâlinde akseder. Ruh ve mânâ âleminden her mânâ ve hakikat için misâl âleminde hususî bir heyet ve suret vardır. Bununla beraber misâl âlemi, aslında suretler ve şekillerin âlemi değildir. Öbür kendilerine akseden mânâ ve hakikatlerin, suret ve şekil hâlinde toplayıcısıdır.. Bizzat kendisi, yâni misâl âlemi, aslında saf ve berrak bir aynadan ibarettir ki, ayrıca bir suret ve şekil belirtici olmaktan uzaktır. Onda görünen renk ve çizgiler, daima dışarıdan gelmedir."
- "Her şeyden evvel risâlet ve nübüvvete ve onun müşahhas ifâdesi olan Büyük Resûle imân lâzımdır. O'nun getirdiği bütün ölçüler ve emirlere kayıtsız ve şartsız imân... Böyle olunca tam ihlâs ile kalbde huzur doğar ve şüphe karanlıklarından eser kalmaz."
- "Bedahet hissi, Peygamberlik makamının aslî ve mutlak sahibinin buyurdukları gibi "kalbde bir nur"dur ve izâhın üstünde bir şeydir.
Bir şeyi bedahetle bilir, akılla ararız. Bedahet hissimiz olmasaydı, akıl tek şey anlamazdı!"