Şehirler bizim fıtratımızı bozuyor. Düşünme kabiliyetimizi öldürüyor. Bilim dediğiniz şey nedir? Kalemlerinizi, kağıtlarınızı bırakın, koşun doğaya, açılın, paslı kafalarınızı terkedin, tabiat sizi eğitecektir.
Tabiatın yok edilmeden disipline edildiği, insanın hizmetine sunulmuş, yaşayanın ondan yararlanmasının yanında zevk almasının da sağlandığı kanlı canlı ortamlar olmuştur tarihleri boyunca İslâm şehirleri.
Şehir bütün ışıklar altında ve dört mevsim görülen bir şeydir. Her an gözün görebileceğinden, kulağın işitebileceğinden daha fazla şey vardır etrafımızda; keşfedilmeyi beklerler...
tahlillerimizden sonra bende insanın küçük bir şehir olduğu kanaati oluştu. İnsanların oluşturduğu manevi bütün, şehre bir kimlik, bir ruh, bir çehre kazandırıyor ve böylece bir mütekabiliyet ilişkisi sözkonusu oluyor.
***Mekânı işgal eden insanla mekân arasında karşılıklı bir şekillenme husûle geliyor.
İnsan tabiatın içinde olacak, ama ona râm olmayacak. Bu nasıl mümkün olabilir? Insan hem tabiata kendi damgasını vuracak, hem de bu damga tabiatı bozmayıp onunla hemâhenk yaşamasına izin verecek.