Herhalde bilirsiniz, bir sırrı çözmek için kapılarını açanlar, sonuna dek gitmek üzere yola çıktıklarını bilen, korkuyla cesaretin arasına meraktan bir köprü örmeyi öğrenmiş olanlardır.
Uzun tren yolculuklarında cama yansıyan gezgin suretiniz öteki ben'in adresini size çıtlattığında, gidilen her yere aynı başı, aynı omuzlar üzerinde taşıdığınızın da farkına varırsınız. Ve 'farkında olmak' çok önemli bir oluş haline geçmektir. Farkında olmak, bilinç denen akıllı devi uyandırmaktır ve bunun geri dönüşü yoktur!
Yolculuklar (iş, sağlık, eğitim amaçlı değilse) insanın 'öteki
ben'ini arayışıdır! Seyahat eden insan, (aynı kent içinde bile)
gördükleri ve öğrendikleriyle arınır, mütevazılaşır ve
kıskançlıktan kurtulur! Arayın, bulacaksınız!
Bizlere her kültürde farklı da görünse aslında her yerde tektip yaşam biçimi dayatan otoriteye hepimiz farklı biçimlerde karşı koyabiliriz. Benimkisi bireysel olarak; seyahat etmekti(r), yerleşmemekti(r) ve toplumsal olarak da yazmaktı(r).
İnsan sevdiği birinin öbür sevdiklerini ve akrabalarını sırf hatır uğruna sevemez! Sevginin her çeşidi ancak iki kişi arasında ve zorlama olmadan oluşabilir. Bunun dışındaki bütün formüller yalandır, göstermeliktir ve mutlaka bir gün dökülür! Çizer Necdet Şen'in çok güzel adlandırdığı gibi, arkadaşınızın sevgilisi ve/ya akrabaları ancak 'kontenjandan' aranıza katılırlar ve hak edilmeden hiçbir sevgi kazanılamaz!