Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Eserlerinde Şehir

Şehre Yansıyan Medeniyet Edebiyata Yansıyan Şehir

Mehmet Güneş

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bu elle dokunulacak kadar kesif, ruhani renklere bürünmüş, her karşılaştığını bir rahmaniliğin sınırlarına kadar götüren, en basit şeylere bir içlenme, bir mağfiret edası veren, dua ve tevekkül yüklü, dünya ile ahiretin arasında aralık bir kapı gibi duran garip bir zamandı. Eski İstanbullu, yüzünü bu zamanın aynasında çok uzak, adeta erişilmez ötelerden gelmiş bir şey, bütün bir ahret kokusuyla tütsülü bir gölge gibi Seyrederdi."
Nedim, İstanbul'u nasıl sever, yaşadığı zamandan ne kadar memnundur? Her modaya her tarza nasıl bağlıdır, sonra onları bütün lezzetlerini tadarak nasıl anlatır? Şurası var ki ailesi Fatih devrine kadar çıkan bu şair tam şehir çoaığuydu. Istanbul'u dilinin ucunda bir tad, gözlerinde kamaşma gibi kendi bünyesinde taşıyordu.
Reklam
Boğaz, bu eylül gecesinde musiki kadar güzel ve derin, onun insana sunduğu hayaller açtığı alemler kadar imkansızdı. Her şey, aydınlık, akis, gölge birbirini devam ettiriyor, tamamlıyordu. Sanki oluş halinde bir dünyada idik. Sanki kainat bizim için ve bizde yeniden yaratılıyordu. Bu maddesiz bir dünya idi. Çünkü etrafta bulunan ne varsa hepsi aydınlığın oyununa terk edilmişti .. ve ben ilk defa olarak aydınlığın, her şeklinde aydınlığın adeta musikinin nizamına henzer bir nizamla saltanatını kurduğunu görüyordum.
Süheyl Ünver, Yahya Kemal'in sık sık Atik Valide ve Kocamustafa Paşa semtlerine gitmesini özyurt hasretini gidermeye çalışmasıyla bağdaştırır. Çünkü Yabya Kemal'e göre elli sene evveline kadar Istanbulda gezinen ve hatta şimdi bile baki kalmış bazı semtlere bakan bir insan, bu yerlerin beş yüz seneden beri değişmediklerini sanır, aynen Üsküp 'te olduğu gibi.
Beyoğlu, hamlesi yarı yolda kalmış Paris taklidiyle hayatımızın yoksulluğunu hatırlatırken; İstanbul, Üsküdar semtleri kendisine yetebilen bir değerler dünyasının son miraslarıyla, biz farkında olmadan içimizde bir ruh bütünlüğü . . . kurar, hülyalarımız, isteklerimiz değişir. Boğaziçi'nde, üsküdar'da lstanbul'da Süleymaniye veya Hisar'ların karşısında, Vaniköy iskelesinde veya Emirgan kahvesinde sık sık başka insanlar oluruz. Hangi İstanbullu, Beykoz korusun-da veya Bebek sırtlarında dolaşırken kendisini dış alemin o kavurucu zaruret-lerine karşı müdafaa ederek zengin ve çalışkan bir uzleti özlememiş, kısa bir an için olsa bile onun çelik zırhlarını giyinmemiştir?'
Reklam
Tanpınar'ın Paristen yazdığı bir mektuptan: Paris'teyim, anladın mı kardeşim. Paris'te. Ve pusulasız, direksiz bir gemi gibi dolaşıyorum. Bu şehirde göze ilk çarpması icap eden şeylerin hepsini bitirdim. Şimdi iki şey kaldı: Birincisi paranın verebileceği lezzetler ki onları hiçbir zaman tanımayacağız, bir de şehrin kendisi ve alışmak. Orada kendime ait saatlere, benim olan bir zamana sahip olmak.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.