Sanneh, Hıristiyan mesajını Hıristiyan olmayan bir kültüre çevirmek üzere yerlilerin kıstaslarından yararlanırken misyonerlerin, esas mesajın anlaşılıp özgürce seçilmesi için özgün aracı başka bir araç için haklı olarak terk ettiğini söyler. Mesaj bütünden koparılabilir olduğundan, herhangi bir araçta ve araçla aktarılabilir ve bu sayede alımlandığı yerlilerin dillerinde ve kültürlerinde serpilip gelişmesi mümkün hale gelir. Sanneh'e göre, bu tutum, İslamın ayırıcı özelliği olarak gördüğü şeyle çelişir: “Hıristiyanlar için misyon öncelikle çeviri demekken, Müslümanlar için misyon her zaman ritüel yükümlülüklerinde kutsal kitaplarının çevrilemezliği olmuştur.”
"İnsanın toplum halinde elde ettiklerine, insanı kendi kendisinin efendisi yapan 'manevi' özgürlüğünü ekleyebiliriz: Çünkü salt isteklerin itkisine uymak kölelik, kendimiz için koyduğumuz yasalara boyun eğmekse özgürlüktür."
Liberalizmin değişen bir tarihsel kimliği vardır. On yedinci ve on sekizinci yüzyılda (kilisenin ve kralın ayrıcalıklarını kısıtlamayı amaçladığında) bir devrimci hareketken, on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda (elitlerin iktidarını ve emperyal üstünlükleri tahkim etmeye başladığında) toplumsal açıdan muhafazakâr ve nihayet (sadece piyasanın özgürlüklerini hızlandırmakla kalmayıp finans sermayesinin egemenliğini güçlendirerek eşitsizliğin artmasını da teşvik ettiği) son dönemdeyse talancı bir akım haline gelmiştir.'
Seküler birey kendisini özerk ve akli görür; üstelik “gerçek din" olarak gördüğü bir yaşam biçimini seçebildiği zaman bile bu böyledir. Ama özerklik ile akliliğin ne anlama geldiği her zaman açık değildir ve açık olduğunda bile, bunlar tarihsel açıdan değişmez değildir.