Pek bilmediğimiz, daha ziyade göz ardı ettiğimiz bir tarafımız da şüphesiz ilim tarihimiz. Bu ilgisizliğin neticesi bir garabet olarak Batılılar bizim tarihimizi eksilterek, değiştirerek yeniden yazıyorlar, sonra buna bizi de inandırıyorlar.
Doğrudur; savaşarak aldığımız yerleri kaybettik. Bir zamanlar müslümanların dolaştığı sokaklar artık bizim değil. Camiler, medreseler ya tahrip edildi yahut kiliseye, ticarethaneye çevrildi. Fakat hâlâ ayakta olan bir büyük miras var: Eserlerimiz. Kütüphaneler dolusu, tarihimizi en ince detayına kadar saklayan kitaplarımız… Onlar bizi bekliyor. Mesela çok konuşup çok az bildiğimiz Endülüs’ten başlayabiliriz. Neden Endülüs? Aşağıdaki satırlar bu soruya kısa bir cevap olabilir:
“Batılıların Orta Çağ diye tarif ettikleri dönemde, müslümanlar hıristiyan alemine yakın Sicilya ve İspanya’da büyük bir medeniyet kurmuşlardı. Hem İspanya hem de Sicilya’daki mimarî şaheserler günümüzde de bütün haşmetiyle ayaktadır. Aynı zamanda bu coğrafyada Kordoba/Kurtuba ve Toledo/Tuleytula şehirlerinde en iyi eğitim kurumlarını inşa eden müslümanlar, o zamanın şartlarına göre kimya, fizik, astronomi ve tıp alanında Avrupa üniversitelerine göre çok ileri bir seviyeye sahipti.