#Okudumbitti
Kendine köpek ismini veren Diyojen Sinop'tan Atina'ya sürgününü bir fıçı içinde yaşayıp dilendiğini ancak böyle bir adamın Büyük İskender gibi imparatorun övgüsüne ve ziyaretine gelebilecek kadar da büyük olduğunu bu kitapta anlıyoruz Platon'un dediğine göre Soktares'in deli versiyonu olan ülkemiz topraklarında yaşayıp kemik felsefenin babalarından kabul edilen bu bilgenin çok anlamlı ve düşündürücü anılarına kitapta da şahit oluyoruz
Kitaptan
Düşünün ki Sinop'un kuyumcularından ve bankacılarından birinin oğlu olan Diyojen çok tuhaf bir yoldan, üstelik kendi başına yürüyerek bambaşka bir adam haline gelir. Sokaklarda, bir fıçının içinde yaşayan bir evsiz, hatta meczup, insanları kızdıran bir “deli”, ama uzaklardan insanların hayata dair bazı cevapları almak için geldikleri bir öğretmen. Uzunca bir ömre yayılan, uzun bir yol. Sürgünün felsefeye yönlendirdiği bu adam kendisine “Sinoplular seni sürgün ettiler” diyenlere, “Evet ve ben de onları oldukları yerde bırakarak sürgüne gönderdim” diye cevap vermiştir. Zira o gelmiş olduğu noktayı yüksek bir mertebe olarak görür. Onun evi zihnidir, parası zihnidir, kıyafetleri, ayakkabıları zihnidir. Onun parasını çalanın hiçbir kazancı yoktur, çünkü Diyojen’in hazinesi vücudunun, kafatasının içindedir.
Birkaç sefer bir zamanlar gençliğinde işlediği suç yüzüne vurulur. “O suçu işlediğim zaman senin gibi biriydim, oysa sen hiçbir zaman benim şimdi olduğum insan olmayacaksın” diye cevap verir....