"Bir adam, çok büyük acılar içinde, bir doktora gitmiş 'Size nasıl yardımcı olabilirim' diye sormuş doktor.
'Her yerim acılar içinde doktor bey' demiş adam. 'Ne zaman şurama dokunsam' diye açıklamış parmağıyla kalbinin yakınında bir yere dokunarak, 'acıyor! Ve buraya dokununca' diye eklemiş burnuna dokunurken 'Ayy orası da acıyor! Buraya dokununca' demiş göbeğine dokunarak 'deli gibi acıyor!' Sonra da göz kapağına dokununca 'Ayy' diye inlemiş tekrardan. Bunun üzerine doktor adamı baştan aşağıya muayeneden geçirmiş. Sonunda 'Bayım' demiş. 'Bana gösterdiğiniz yerlerde hasta olan hiçbir şey bulamadım. Sorun şu ki, siz parmağınızı kırmışsınız!'
'Ben' o parmaktır. 'Ben' nereye girse orada devamlı sorun vardır. Özdeşleşme olmadan parıldayan 'Ben' ise doğal zihin halimizdir. Bedenle, şartlanmış zihinle ve yaptığın iş ile özdeşleşme olduğunda, ıstırabımızın nedeni o zihin ego olur. Cahilliği ile dokunduğu her yere, kendine ve başkalarına acı verir. Ve buna mukabil, başkalarının ona acı verdiğini hayal eder."
“Okyanus varlığa, dalgalar da zihne benzer. Dalgalar okyanustan ayrılamaz, birdir; ikisi de sadece sudur. Onları okyanus ve dalga diye ayıran zihindir. Varlık ise sadece görür.”
“Uzun zamandır bir şeyleri arıyordum. Sonra gördüm ki görebileceğim hiçbir şey yokmuş çünkü ortada olan tek şey görmenin kendisiydi. Görebileceğim herhangi bir şey, algılanabilir başka bir şey olacaktı.”
“Kendini bilmek Tanrının kim olduğunu bilmekten daha önemlidir. Çünkü
kendi gerçek Öz’ünü bilmeden, Tanrıyı da bilemezsin. Bununla beraber, Tanrıyı aradıkça, merak içinde kendi Öz’ünü de
keşfetmeye başlarsın. Çünkü gerçek Öz’ün Tanrı’dan ayrı bir şey değildir. Nihai olarak, arayan ve aranan birbirleri içinde kaynaşırlar.”
Öncelikli olarak, bir çeşit çabalama vardır çünkü hiç kimse ‘Ben kimim?’ diye sormaz. Her zaman, ‘Sen kimsin?’ veya ‘O kadın kim’ veya ‘O kadınla nasıl
tanışabilirim?’ diye sorar. (Kahkahalar)
Hiç kimse ‘Ben kimim?’ sorusunu sormuyor? Neden? Büyük olasılıkla bu soruya zihinsel bir düzeyde tatmin edici bir yanıt verilemeyeceğinden ve bu sorunun ego için can sıkıcı olmasından. Buna rağmen, ısrar, sabır ve inanç sayesinde, usulca bir titreşimin varlığı ve onunla beraber artan bir huzur ve neşe fark edilecek. Dikkatinin başka yerlere sürüklenmesine izin vermeden içsel hissin ile bir ol. Kısa zaman sonra, olmak ve saf Öz olduğunu bilmek doğal bir hal olacak.
"Hangi yöne gidersen git, pusulanın ibresi her zaman kuzeyi gösterir. Sende de böyle olmalı. Ne yaparsan yap ya da nereye gidersen git, izin ver zihnin kalbinin içinde kalsın."